Mumbai’de Gezilecek Yerler
Mumbai’de Gezilecek Yerler ve görülecek yerler nereler ? Mumbai’de nereler gezilir ? Anlatayım : Hindistan’a ilk geldiğim zaman özellikle gecekondu bölgelerini gezerken bir garip oldum. Şaşırdım. Sözlerim tükendi. Sadece yürüdüm. Çok düşünmedim. Sorgulamadım. Yargılamadım da.
Mumbai’de Gezilecek Yerler
Halbuki Mumbai hiç bir şeymiş. Sen bir de Varanasi’yi gör. O yüzden Hindistan’a geldiğin zaman, her şeyi olduğu gibi kabul et. Çok kafa yorma. Çünkü bu ülkede, bir boşvermişlik, oluruna bırakmışlık gözlerinin önünde yaşanıyor olacak.
Dedim ya 300 milyon insan sokaklarda yatıyor diye. Kaldırımda yürürken, uyuyan insanların üzerine basmamak için dikkatlice yoluna devam ettiğin başka kaç tane ülke var bu dünyada ? Hindistan’a hoşgeldin.
Mumbai hakkında detaylı bilgi için, Mumbai gezi rehberi yazıma bakınız.
Sokakları arşınlarken her yerde bir kaos göreceksin. Düzenmiş, sıraymış, sakinlikmiş… Bunları sakın ola Mumbai’den bekleme. Kendini ona göre hazırla.
Eğer, Mumbai’de kaybolurum, ne olur ne olmaz endişesi yaşıyorsan Churchgate İstasyonu’nun hemen karşı tarafında bulunan Hindistan Turizm Danışma Bürosu’na gidip hem yardım alabilir hem de şehir haritası alarak şehri gezebilirsin.
Lafı daha fazla uzatmadan, Hindistan’daki ilk durağımız olan Mumbai’de 2 gün boyunca nasıl bir rota izlediksek, nereleri gördük, nerelerde şaşırık, neler hissettiysek hepsini tek tek anlatmaya başlıyorum. Mumbai turumuzun ilk durağı Colaba Bölgesi…
Mumbai’de İlk Günümüzün Rotası
- Colaba Bölgesi
- Hindistan Giriş Kapısı (Gateway of India)
- Taj Mahal Otel
- Chhatrapati Shivaji Terminali
- Pricen of Wales müzesi
- Üniversite ve yüksek mahkeme
- Saat kulesi
- Marine Drive
Mumbai’deki 2. Günümüzün Rotası
- Chowpatty Beach
- Asma bahçeleri
- Jain Tapınağı
- Mahatma Gandhi’nin yaşadığı ev (Mani Bhavan Gandhi Sanghralaya )
- Dobi ghat
- Dharavi varoşları
1. Colaba Bölgesi
Dün akşam Mumbai’ye ulaştık. Yol yorgunluğunu geçtim de, daha havalimanından otele gelirken gördüklerimiz, üzerimizde yeterince ağırlık yaratmaya yetti de arttı. O sokaklar, o mahalleler, pislik, koku, sıcak. Hazırmıydık buna ?
“Zordur Hindistan Deniz. Haberin olsun !” demişlerdi de, daha ilk dakikadan korkmuşmuydum ? Hani korkmak değil belki de, başka bir şey bu his. Tarifsiz. Bilmiyorum. İçimde bir tereddüt, çekingenlik yok değil.
Ama her şeye rağmen yinede bir merak var doğrusu. Bu şehirde, ülkede görmem gereken, keşfetmem gereken, anlatmam gereken keşfedilecek güzellikler vardır elbet. Korkacak bir şey yok. Bir yerden başlamak lazım. Merhaba Hindistan. Ben geldim…
Otelden çıkıyoruz. Hindistan’da olmanın mutluluğunu ve heyecanını nasıl tarif ederim, kelimelere dökerim bilmiyorum. Mumbai’nin kalbi ve turistik merkezinde bir otelde kalalım.” dediğimiz için, heryere yakın bir konumdayız. Özellikle cafeler, restoranlar, sokak satıcıları… Her şey burada. Ana caddesi Colaba Causeway boyunca geziniyoruz.
2. Gateway of India (Hindistan’ın Giriş Kapısı )
İlk durağımız İngilizler tarafından yapılmış bir mimari. Şu meşhur Hindistan’ın giriş kapısı. 1924’te inşa edilmiş. Kral, 1911’de Mumbai’ye geleceği zaman yapılan bu kapı, ülkenin en önemli yapılarından.
Hindistan bağımsızlığını 1948’de kazandıktan sonra, yine bu kapıdan tüm İngiliz birlikleri ayrılmış. Sanırım şehirdeki en çok turist gördüğüm ve en kalabalık yerlerden birisiydi. Hem gece hem de gündüz görülmesi gereken bu bölgede, sakın ola sokak satıcılarına inanmayın. Yanınıza gelip bileklikler satmaya çalışanlara, para isteyenlere, saçma sapan eşyalar satanlara güvenmeyin !
3. Taj Mahal Otel
Hemen karşısında bulunan vakti zamanında soylu İngilizlerin konakladıkları otel bulunuyor. Bu otelin hikayesi biraz farklı ve derin. Farsi Tata ailesinin bir üyesinin şehrin en iyi oteli olan Watson’s’a girmesine izin vermemelerinden dolayı Taj Mahal oteli yaptırmış.
Bu otel şu 2008’de sözde dinci Müslüman militanların terör saldırıları düzenleyip 171 kişiyi öldürdükleri trajik otel aynı zamanda. Otelin içerisine girmeden yolumuza devam ediyoruz. Hala alışamadık. Farklı bir şey var burada. Nasıl tarif edilir…
4. Chhatrapati Shivaji Terminali
Mumbai sokaklarını keşfetmeye, her daim korna çalan dikiz aynasız araçların yarattığı hengame içerisinden, rengarenk sarilerini giyen Hintli kadınların elbiselerini rüzgarın hafifçe savurmasıyla, sanki yavaş çekimle çekilmiş bir filmin içerisindeymişim gibi hissediyorum.
Yıllarca filmlerde dinlediğim o dilin, kulaklarımın hemen yanıbaşında yarattıkları o tınıyı duyunca, insan hem seviniyor hem de çok mutlu oluyor. Hayal edip, peşinden gidip, ona kavuşmanın mutluluğu bu.
Yolumuza devam ederken, Wellingtain Fountain’in hemen karşısında bulunan ve Mumbai’nin en güzel tren terminali diyebileceğim bu terminal dikkatimizi çekiyor. Gotik tarzda yapılmış olan Chhatrapati Shivaji Terminali, Mumba’inin tam kalbinde ve tren hattının son durağı.
He bu arada sakın ola işe gidiş-çıkış saatlerinde buraya uğramayın. Biz bir keresinde denk geldik, bırak fotoğraf çekmeyi, tren istasyonundaki kalabalığı aşıp bir türlü çıkamadık.
5. Pricen of Wales müzesi
Tren istasyonundaki hengame bizim canımıza tak ettiği için, zaten insanı bunaltan sıcağında etkisiyle bir an önce dışarıya kaçıştığımız bir yer oluyor. “Bu saatte neresi serindir acaba ?” diye, engin gezi tecrübelerimizi kullanarak aklımıza güzel bir fikir geliyor.
“Müzesiz olmaz.” diyerekten, yolumuzu hemen yürüme mesafesindeki Pricen of Wales müzesine çeviriyoruz. Mumbai’deki en önemli müzelerden birisi olan Pricen of Wales müzesi, İngiliz Kralı V. George’nin Hindistan’ı ziyareti anısına yapılmış.
Müzenin mimarisi Hint-Gotik mimari tarzın izlerini taşıyor. Zaten insan Avrupa’da onca benzer yapıyı gördükten sonra Hindistan’da da böyle bir tarzda yapılan binayı görünce şaşırmıyor değil !
Müzede tabiat tarihi, arkeoloji bölümleri ve minyatürler yer alıyor. Bolca heykeller, sanat eserleri bu hoş müzede sergileniyor. Bence gelmişken görülmesi gereken müzelerden. Ancak giriş 400 Rupi…
6. Rajabai Clock Tower (Saat Kulesi)
Mumbai’nin kaotik sokaklarında kaybolurken, rengarenk sarileri ile dolaşan kadınları fotoğraflamaktan bir türlü ilerleyemiyoruz. Yorulmaya da başladık. “Hemen de yorulmuşsunuz !” demeyin. Hava öyle böyle sıcak değil.
İçimizdeki keşfetme güdüsü olmasa, ağaçlık bir yer bulup 2 saat kestirebiliriz. O haldeyiz. “Allahtan başka bir şey istesem olurmuş !” diyorum. Çünkü bu saat kulesi tam yolumuzun üzerindeyken, hemen arkasında bulunan şehir parkında kriket oynayan Hintlileri izlyerek biraz dinleniyoruz.
Mumbai’de bile böyle büyük bir alanın park olması enteresan doğrusu. “Darısı bizim başımıza.” diyerek, saat kulesinin etrafında geziniyoruz. Saat kulesi, Mumbai’nin en eski kulelerinden birisi ve bilin bakalım neyden esinlenerek yapılmış ?
Londra’daki Big Ben’den. Neden ? Ah şu İngilizler… He bu arada bu binanın hemen yanında Üniversite, Mumbai Yüksek (Bombay High Court) Mahkemesi ve National Gallery of Modern art bulunuyor. Dilerseniz National Gallery of Modern Art’ı da ziyaret edebilirsiniz.
7. Marine Drive
Akşam üzeri Hintli kardeşlerimizle sakin ve serin bir ortamda kaynaşmak amacıyla, şehrin deniz kenarı yani bizim tabirle kordon diyebileceğimiz Marine Drive’a gidiyoruz.
Mumbai’nin en zenginlerinin yaşadığı onlarca bina sahil boyunca uzanırken, bu bölgede hep Bollywood oyuncularının ve şehrin önde gelenlerinin yaşadıklarını öğreniyoruz. Ev fiyatları ise, günde 2 dolar kazanan insanların 7 sülaleleri toplansa asla alamayacakları kadar pahalı. Refah çok ama çok mühim bir değer. Anlayana …
Ertesi gün hava daha da sıcak. Aklımıza bir şey geliyor ! “Neden araba kiralayıp, gitmek istediğimiz heryere arabayla gitmiyoruz ki ?” Yoldan şöförlü bir araç kiralamaya karar veriyoruz. Dur bakalım.
Hemen ilk günden kendimizi yormayalım. Önce yolu yordamı öğrenelim! Abinin birisi ile başlıyoruz pazarlığa. Bizim derdimiz şehir dışındaki bölgelere ve bir kaç önemli tapınağa gitmek. “Sir. 1.500 Rupi. Oil is so expensive in India !” diye başlıyor inatçılığa.
Neymiş efendim benzin çok pahalıymış. “Dayı” diyorum. “500 Rupi’den fazlası olmaz”. Dönüp yolumuza devam ediyoruz ve derken omzumuza hafifçe dokunulmasıyla irkiliyoruz. Yine o “Dayı”. “Tamam 750 Rupi olsun. Yani o da 7 dolar gibi bir şey. Kabul ediyoruz.
Muhtemelen bizi kazıkladı ama kimin umurunda. Açıyoruz kilimayı da “Sür bakalım sahillere doğru abicim.” diyerek düşüyoruz yollara. İlk durağımız dün akşam üzeri geldiğimiz Mumbai’nin sahil bandı olan Marine Drive oluyor. Ama bu zaman geçirmeden Mumbai’nin en meşhur sahillerinden, bana göre gayet sıradan olan Chowpatty Beach’e gidiyoruz.
8. Chowpatty Beach
Marine Drive biterken, Donanma Caddesi boyunca uzanan Çhovpati plajı yüzmek ve güneşlenmek isteyenlerin uğrak adresiymiş. Ayrıca Mumbai halkının günlük hayatını gözlemleyebileceğimiz en güzel yerlerden birisi de yine bu sahilmiş.
Sahilde koşan çocuklar, Hint yemeklerinin envai çeşidini önünüze seren sokak yemek satıcıları, kalabalık aileler, çiftler… Herkes burada. Biraz dinlenip, halkla karıştıktan sonra, hemen yolumuzun Asma bahçeleri yani Hanging Gardens’a çeviriyoruz.
9. Asma bahçeleri
Botanik bahçesi olan bu bahçeye gelmemizin en büyük nedeni, Mumbai sahillerini güzel bir açıdan fotoğraflamak.
Gelmişken de biraz parkta dolaşıp, yolumuzu Jain tapınağına çeviriyoruz.
10. Jain Tapınağı
Jain dinini zaten “Hindistan Gezi Rehberi” yazımın “Hindistan’da Dinler” kısmında özetlemiştim. Şehrin ve hatta ülkenin en önemli Jain tapınaklarından birisi bu tapınakmış. İçeriye girerken ayakkabılarımızı çıkarıyoruz.
Heryerde yine o koku ! Ama ayakkabı çıkarmak mühim ne hikmetse ! Biraz araştırmalar yapıp lafladıktan sonra, bir şey dikatimizi çekiyor. Ağızlarına tülbent bağlamış insanlar görüyoruz ve öğreniyoruz ki bu dine mensup insanlar, havadaki mineraller ölmesin diye bu tülbentleri bağlıyorlarmış meğer. Yine bir şaşkınlık ve kafamızda deli sorular alıp başını gidiyor. Meğer bu daha başlangıçmış, çookkk sonradan anlıyoruz !
11. Mahatma Gandhi’nin yaşadığı ev (Mani Bhavan Gandhi Sanghralaya )
Bu adamı çok iyi öğrenmek lazım. Hayata, insanlığa bakışını benimseyip, herkese anlatmak lazım. Hindistan’ın hatta tüm dünyanın çok önemli, karakterli, onurlu adamlarından birisi olan Gandhi, doğuştan “Çalışanlar yani işçiler” kastına mensup, 13 yaşında zorla evlendirilmiş, University College London’da hukuk okumuş bir avukattır.
Halkın, özellikle köylülerin yaşam koşullarınının iyileştirilmesi, okul ve hastahanelerin kurulmasına öncülük etmiş, kıtlık bitene kadar vergilerin kaldırılmasını sağlamış ve tüm bunların sonucu olarak kendisine “Yüce Ruh” anlamına gelen “Mahatma” denmeye başlanmıştır.
Bütün hayatını ezilen halkın çıkarlarını geliştirmeye adamış ve sınıfsal ayrımı reddedip, özgürlük mücadelesi vermiştir. Ancak 1948 yılında Yeni Delhi’de bir süikastçı tarafından vurularak öldürülmüştür. Ölümünden sonra külleri Hindistan’ın farklı bölgelerine gönderilmiştir. Mahatma Gandhi’nin ilkeleri tüm dünyadan bilinmiş ve saygı görmüştür.
En önemli ilkeleri ise ; Pasif direniş, doğruluk, etyemezlik, Brahmaçarya (36 yaşında cinsellikten vazgeçmiştir. Ona göre Brahmaçarya, “Duyguların düşünce, söz ve eylemler kontrolü” esastır.), sadelik ve inanç.
İşte bu evde, Gandhi’nin 1917-1934 yılları arasında yaşadığı eviymiş. Eve girdiğiniz zaman, Gandhi’nin hayatından kesitlerin bulunduğu resimler, eşyalar bulunuyor. Hatta içeride bir de kütüphane bulunuyor. Bu kitaplarda ise, Gandhi’nin felsefeleri ve hayatı hakkında yazılar bulunuyor. Böyle güzel adamlardan keşke daha çok olsa !
12. Dobi ghat
Tanıştırayım. Bizim bir sonraki durağımız olan Dobi Ghat yani “Dünyanın en büyük açıkhava çamaşır yıkama merkezi.” Tüm Mumbai’nin çamaşırlarının topluca yıkandığı yer olarak bilinen Dobi Ghat’a giremiyoruz.
Anca hemen yanındaki köprüden fotoğraflıyoruz. Şehrin otellerinin, lüks evlerinin, halkın kısacası hemen hemen herkesin çamaşırları burada yıkanıyor. Milyonlarca çamaşırdan bahsediyorum ! Her şey elle kontrol ediyor.
Bilgisayar düzeni falan hak getire. Kıyafetlerin hepsi teker teker müşterisine göre işaretlenip, betondan yapılan havuzlarda yıkanıyor, asılıyor, kurutuluyor ve ütüleniyor. Şehrin en önemli yeri. Neden mi ?
Konaklama konusunda Booking.com, Hotelscombined.com ve Hostel konusunda ise Hostelworld.com linklerini kullanınız.
Çünkü bu şehirdeki insanların 3. bir kıyafetleri olmuyor. Bugün giydikleri kıyafetleri, yarın bu çamaşırhaneye verip, temizleneni giyiyorlar. Sonraki günlerde bu düzen devam ediyor. Nereden mi biliyorum ? Rehberimiz de o insanlardan birisiydi de oradan biliyorum…
13. Dharavi varoşları
Son ama en önemli durağımız. “Fakirlik” teriminin ne demek olduğunu gözlerimle görüp, hayretler içerisinde nutkum tutulan yer. Slumdog millionaire filmini izlemişmiydin ? Hani şu bizdeki “Kim 1 milyon ister ?” yarışması varya.
Uçak bileti konusunda ise, mutlaka En iyi uçak ve tren bileti siteleri yazıma bakın. Nasıl uçak bileti masraflarınızı ucuza mal edeceğinizi tek tek yazdım.
Onun Hint versiyonu. Ama filmin başrolündeki çocuk, hayatını bu varoşlarda geçirmiş ve hatta filmin bir çok sahnesi de işte bu varoşlarda çekilmişti. Öylesine kalabalık bir varoş ki burası, dünyanın en büyük 3. varoşu olarak geçiyor ve 1 milyon Hintli yaşıyor. Gariban halk sefillik içinde kırılırken, insanın yüreği sızlıyor be.
Günde 2-3 dolara çalışacaksın, o çocuklarını geçindireceksin. Hayatını devam ettireceksin. Neyse ! Buraya gelmek için turlarla anlaşmak gerekiyor. Genelde 3-4 saat süren turlar 500 Rupi civarında oluyor. Daha da uzun kalmak istersen “Long tour” olarak geçen turlardan faydalabilirsin. Ama onun fiyatı 1.200 Rupi.
Sürekli korna çalan araçlar, harebelere dönen evler, rengarenk kıyafetli Hintliler, sokaklarda yatan insanlar… İlk 2 günümüz Hindistan’da böyle geçerken, ilk günün heyecan ve endişesi, artık alışkanlığa dönmeye başlamıştı. Dabbawala’lara bile alışmıştık artık. He bu arada dabbawalayı da anlatayım:
Otel bulma konusunda En iyi otel bulma arama motorları yazıma bakınız.
Bir çok Mumbaili çalıştığı için, genelde ev yemeklerini tüketiyorlar. Neden ? Fakirler de ondan. İşte bu dabbawala’lar da, o çalışan Mumbaililerin yemeklerini evlerinden alıp, o sıcakta çalışan Hintlilerin bulundukları yere getiriyorlar.
Genelde bir bisiklet veya tahtadan oluşturdukları uzun düzenekleri kullanıyorlar. İçerisinde de en az 20-30 kişinin yemekleri oluyor. Bu sistemin milyonlarca insan için yapıldığı bir şehirden bahsediyorum. Nasıl bir sistem, nasıl bir düzen anlamak içten bile değil !
Yavaş yavaş biz de bu toplumun parçası olurken, Asya kıtasındaki ilk yabancı ülkem olan Hindistan’a geldikten sonra çok önemli bir şey öğreniyorum ! Her toplum ve kültür kendi sosyal toplumu ve yaşam biçimine göre sıradan ve olağan hayatına bir şekilde devam etmeyi öğreniyor. Bizim için çok farklı olan bu yaşam biçimi, onların hayatı, dini, düzeni.
Hindistan’a nasıl ucuza uçak bileti bulabilirim diyorsanız, En iyi uçak ve tren bileti siteleri yazıma bakınız.
Hindistan İle İlgili Onlarca Yazı Yazdım. Bunlar :
1. Mumbai gezi rehberi
2. Tac Mahal Agra gezi rehberi
3. Goa gezi rehberi
4. Hindistan’da gezilecek yerler
5. Jaipur gezi rehberi
Seyahat ederken insanın öğrendiği en önemli yetkinlik ne biliyor musun ? Saygı. Tüm dinlere, toplumlara ve yaşamlara, onları gözlemleyip, onların bir parçası gibi yaşadıktan sonra, insan başka bir pencereden bakmayı öğreniyor. Umarım bu güzellikleri, sen de bir gün yaşar, dünyanın bu muazzam zenginliğine şahit olursun.