Kıbrıs’ta Gezilecek Yerler: En Güzel +40 NOKTA
Bütün bu Kıbrıs macerası, indirimde yakaladığım Kıbrıs Uçak Bileti ile başladı. Baştan söyleyeyim : Yavru vatanımızın bu kadar güzel olduğunu geç farkettiğim için bin pişmanım. Bu pişmanlığı sizlere yaşatmamak için, kendimce sizlere Kıbrıs Gezilecek Yerler listesi hazırladım. Kıbrıs Magosa’dan Lefkoşa’ya, Girne’den Dipkarpaz’a kadar gezilebilecek her noktayı görüp sizin için anlattım. Hadi lafı daha fazla dolandırmadan sizlerle beraber ufak bir Kıbrıs Turu ve Kıbrıs Tatili yapalım. Bu arada, bu yazıyı okuduktan sonra tüm Kıbrıs Gezilecek Yerler noktalarını göreceğinizin, şimdiden garantisini veriyorum.
Kıbrıs Gezilecek Yerler
Toprağın tarihle beslendiği, yeşilin en güzel tonlarının Akdeniz mavisi ile kucaklaştığı bir ada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti.
Küçücük yüz ölçümüne bakıp aldanmamak gerek. Binlerce yıl insanlığa kucak açmış, her metrekaresi medeniyetlerin farklı evrelerinin izleri ile dopdolu.
Akdeniz’in heyecan verici tarihine tanıklık etmesi bir yana, denizin en açık mavisi ile güneşin en sıcak sarısının da sahibidir Kuzey Kıbrıs.
Sahip olduğu bu özelliklerinden dolayıdır ki o keşfedilmesi gereken gerçek bir Akdenizlidir.
Kıbrıs’taki tarihi zenginliklerin ve Kıbrıs’ta gezilecek yerler listemizin çok önemli bir bölümü, Kıbrıs’ın kuzey bölgesinde bin yıllar boyunca birikim sağlamış.
177 km. uzunluğundaki Beşparmak Sıradağları üzerine inşa edilmiş en muhteşem kaleler, farklı dinlere ait yapıtlar ve en bakir sahiller, Akdeniz’in dalga sesinin dinginliğiyle birlikte yaşıyorlar bu coğrafyada.
Deniz kaplumbağalarının sığındıkları bozulmamış sahilleri, endemik bitkileri, nadir bulunan çiçek türleri, anıt ağaçları ile çam ağaçlarının kapladığı dağları ve portakal bahçeleri yanında Kuzey Kıbrıs, bir tarih ve kültür merkezi.
Bu küçük ada, en doğusundaki Apostolos Andreas Manastırı’ndan en batısındaki Yeşilırmak Köyü’ne kadar yılın her mevsiminde ışığı ve güneşi, zengin tarihi, alabildiğine uzanan altın renkli kumsalları ile gerçek Akdeniz’i sunar size.
Kuzey Kıbrıs, Doğu Akdeniz’deki din ve ticaret yolları üzerinde bulunması, kıtaların kesiştiği bu batı medeniyetleri arasındaki konumu nedeniyle tarihin her döneminde farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış.
Farklı kültürlerden bir çok uygarlığın idaresi altına girmiş ve çekiciliğini çağlar boyunca korumuş.
Sizlere tarih şöleni yaşatacak olan Kıbrıs’ta; Fenikeliler, Mısırlılar, Persler, Helenler, Romalılar, Bizanslılar, Lüzinyanlılar, Venedikliler, İngilizler ve Osmanlı idaresinin izlerini görebilmeniz mümkün.
Dünya mirasının değerli bir bölümüne sahip Kıbrıs, 10.000 yıllık tarihi geçmişini insanlıkla paylaşmaya devam ediyor.
İşte bu güzel ülkede, gezilecek bir o kadar da güzel yer var. Ben, özet olarak hepsini aşağıda anlattım ve her şehirde nereleri görmeniz gerektiğini, hatta konaklamanız gerektiğinden bahsettim. Ama özetle göreceğiniz şehirler :
- Lefkoşa
- Karpaz
- İskele
- Magosa
- Girne
- Güzelyurt
- Lefke
Şimdi kapatın gözlerinizi ve sizlerle beraber bir Kıbrıs Turu yapalım. Sizler için Kıbrıs Gezilecek Yerleri ve nasıl bir rota izlemeniz gerektiğini teker teker anlattım :
Lefkoşa Gezilecek Yerler
Kıbrıs gezilecek yerler rotamızın ilk durağı Lefkoşa. Ve Lefkoşa’nın meşhur Girne Kapısı :
1. Girne Kapısı:
3355 kilometre karelik yüz ölçümüne sahip Kuzey Kıbrıs’ın başkenti olan Lefkoşa’da, yüzyıllar öncesinde yerleşim yalnızca surlar ile çevrili olan alan içerisinde bulunmaktaymış.
Günümüzde ise şehrin büyüdüğü, surların dışına taştığı ve her geçen gün büyük oranda yatay bir mimari gelişime uğradığı görülüyor.
Venedikli mühendis Julio Savarnano’nun bir sanat eseri olarak görülen 3 mil uzunluğundaki Lefkoşa surlarında 11 burç ve 3 giriş kapısı bulunuyor.
Günümüzde surlar içerisinde girişi sağlayan kapılar, trafik akışının sağlanması için yanlarına açılan yollardan ötürü orijinal fonksiyonlarını yitirmiş.
Kapılardan ikisi Güney Kıbrıs’ta, biri ise Kuzey Kıbrıs’ta bulunuyor. Kuzeyde bulunan kapının adı, Girne Kapısı.
Velhasıl Lefkoşa surlar içi, tarihin farklı dönemlerine ait birçok medeniyetin kesiştiği, eserler bıraktığı bir şehir olması nedeniyle Kuzey Kıbrıs için son derece önemli bir yere sahip.
Kıbrıs’a nasıl ucuza uçak bileti bulabilirim diyorsanız, En İyi Uçak Bileti Arama Motorları yazıma bakınız.
2. Büyük Han:
Kıbrıs’taki en önemli Osmanlı eseri olarak kabul edilen Büyük Han, yakın bir geçmişte Kıbrıs kültürünü yansıtan bir anlayışla yeniden düzenlenmiş.
İki katlı ve 68 odadan oluşan Han, yapıldığı dönemde “Yeni Han” adıyla bilinmesine karşın özellikle Alanya’dan gelen tüccarların konaklama yeri olması nedeniyle, “Alanyalılar Hanı” olarak da anılıyormuş.
Ancak 17. yüzyılda, hemen bitişiğindeki Tarihi Asmaaltı Meydanı’nda küçük ölçekli Kumarcılar Hanı yapılması üzerine halkın yaptığı kıyaslama sonucu Büyük Han adıyla anılmaya başlanmış.
Büyük Han’ın bir başka özelliği ise eski şehrin merkezinde yer alan ve yalnızca Lefkoşa’nın değil, Kıbrıs’ın en büyük hanı olma özelliğini taşıması.
3. Selimiye Camii:
Lefkoşa surlar içi merkezinde yer alan bir başka tarihi değer ise, 1571 yılında adanın Osmanlı idaresine geçmesinden sonra camiye dönüştürülen St. Sopien Katedrali, yani Selimiye Camii.
Lüzinyan kralları önce Lefkoşa’da St. Sopien Katedrali’nde Kıbrıs Kralı olarak, sonra da Magosa’da St. Nicholas Katedrali’nde Kudüs Kralı olarak taç giymişler.
4. Tarihi Sarayönü & Venedik Sütunu:
Kıbrıs Gezilecek Yerler listemiz, Tarihi Sarayönü ile devam ediyor. Tarihi Sarayönü Meydanı’nın merkezinde yer alan Venedik Sütunu, şehri ziyaret edenlerin dikkatinden kaçmayan bir öneme sahip.
Kıbrıs’taki askeri ve siyasi erk simgelerinden biri olan sütun, Venediklilerin geride bıraktıkları önemli değerlerden birisi.
Venedik Sütunu’nun belki de yıllarca en ilgi çekici ve gizemli yanı, tabanına yakın bir noktada bulunan ve Latince olarak yazılmış bir cümle.
Yaklaşık olarak 500 yıl önce yazılmış bu cümlenin anlamı, geçen onca yıla rağmen yakın bir geçmişe kadar gizemini korumuş.
Kıbrıs insanını tarif ettiğine inanılan bu ifadenin Türkçedeki karşılığı şöyle : ”Buranın insanları kendilerini güzellik ve zenginlik içinde değil, bozulmamış inanç içinde görürler.”
5. Mevlevi Tekkesi:
Lefkoşa sur kapılarından biri olan Girne Kapısı’nın güneyinde yer alan Mevlevi Tekkesi, Kıbrıs’ın en önemli tarihi ve mimari yapılarından biri.
Genel anlamda hiç bir dini ayrım gözetmeden dünya insanlığına kucak açan ve hümanist bir inanca sahip olan Mevlevilik, uzun yıllar ada üzerinde de karşılık bulmuş.
1873 yılı itibariyle tekkede; Mesnevihan, Şeyh ve Dervişlerden oluşan 36 kişi görev yapıyormuş.
Mevlevi Tekkesi uzun yıllar kapalı kaldıktan sonra 30 nisan 1963 yılında Kıbrıs Türk Etnografya Müzesi adıyla hizmete devam etmiş.
Ancak müzenin tamamının bir Mevlevi Tekke Müzesi olarak yeniden düzenlenmesi gerektiği düşünülürken, 2001-2002 yılları arasında restore edilmiş, sergi bölümü yeniden düzenlenmiş ve yeniden ziyaretçilerin beğenisine sunulmuş.
6. Samanbahçe Evleri:
Lefkoşa surlar içi bir çok tarihi değerin bir arada görülebileceği bir yer.
Kıbrıs’ın ilk sosyal konutları olarak kabul edilen saman bahçeleri, yapıldığı dönemin mütevazi mimari anlayışını yansıtırken son derece uyumlu ve işlevsel bir planlamayı da günümüze taşıyor.
20. yüzyıl başında inşa edilen ve 72 konuttan oluşan saman bahçe evleri, şehircilik anlayışının yaşam bulması açısından bir devrim niteliği taşımış.
Baf kapısına yakın bir yerde bulunan Arap Ahmet Mahallesi evleri de eski şehrin dokusunu yansıtan değerlerden.
Osmanlı döneminde Baf Sokağı, İngiliz sömürge döneminde Victoria Sokağı ve şimdilerde ise Şehit Selahi Şevket Sokağı çevresinde yer alan bu mahallerinin, Lüzinyan dönemine kadar uzanan köklü bir geçmişi varmış.
Lefkoşa’nın surlar içi, coğrafik olarak küçük ancak sahip olduğu tarihi değerler açısından oldukça zengin bir şehir.
Bünyesinde barındırdığı Saçaklı Ev, Derviş Paşa Konağı, II. Sultan Mahmut Kütüphanesi, Bandabulya, Mahkeme binaları, Arap Ahmet Camii, posta binaları, Vakıflar Merkez Binası ve dünya mirasına mal olmuş onlarca tarihi değer, Lefkoşa’da kesinlikle gezilip görülmesi gereken yerler.
Bu arada, Lefkoşa’da gecelik kişi başı 300 TL’ye olan otelleri görmek için tıklayın
Karpaz Gezilecek Yerler
Başkent Lefkoşa’dan ayrılıp adaya en doğudan başlayan bir yolculuğa çıktığınız zaman, sizi alabildiğine uzanan ardıç ormanları karşılıyor.
Denizin kara ile birleştiği noktada bulunan Apostolos Andreas Manastırı, yeşilin en tatlı renginin ışığında bir anıt gibi beliriyor karşımızda.
1. Apostolos Andreas Manastırı :
Karpaz Yarımadası’nın en uç noktasında yer alan, kutsal kabul edilen ve Apostolos Andreas’a adanan manastır; yolcuların koruyucusu, rüzgarların hakimi, mucizeler yaratıcısının evi olmaya devam ediyor hala.
Bu arada, Karpaz Yarımadası’nın milli park ilan edilen bölgesinde yoğun olarak bulunan ardıç ormanlarının gerçek ev sahibi Kıbrıs eşekleri.
Dünya literatürüne girmiş Kıbrıs eşekleri, doğal ortamları olan bu alan içerisinde özgürce yaşamlarını sürdürüyor.
2. Altınkum Sahili:
Kıbrıs Gezilecek Yerler listemizin ilk sırasını hak edecek güzellikte olan Altınkum Sahili’nden bahsetmeden olmaz.
Birçok endemik bitkinin bulunduğu yeşil örtünün hemen dibinde kilometrelerce uzanan altından bir sahil burası.
Deniz kaplumbağalarının binlerce kilometre yol kat ederek geldiği ve yumurtalarını bıraktığı bir alan olarak yüzyıllardır kucağını açıyormuş onlara.
Kum zambaklarının yok olma tehditi olmadan yeşerdiği kumsalda, el değmemiş dokusuyla saflığı ve temizliği sunuyor adeta ziyaretçilerine.
Altınkum Sahili’nden batıya doğru gittiğiniz zaman ilk yerleşim yeri olarak, Karpaz Köyü’nün güzellikleri ile karşılaşıyorsunuz..
Kiliselerin ve camilerin birlikteliği, güneşin altında barışı çağıran bir uyum sergiliyor.
3. Ayfilon Kilisesi:
Karpaz Köyü’nün kuzey sahiline indiğiniz zaman Ayfilon Kilisesi’nin deniz manzaralı gizemiyle, dalga sesleri arasında tarihe bir yolculuk başlıyor.
Sonra cemile çiçekleriyle süslenmiş tarih kokan yapılar, konaklama alanları kendine çağırıyor adeta .
Sipahi Köyü’nde bulunan Ayios Trias Bazilikası, Karpaz Yarımadası’nın bir başka değerli yapıtı.
Bazilika içerisinde bulunan ve günümüze kadar gelmeyi başarmış en önemli kalıntılar, zemininde bulunan mozaikler…
Renkli taşlarla yapılmış mozaikler, büyük bir uyum içerisinde birçok objeyi betimliyor.
Mozaikler, merkezi Antakya olan doğu Akdeniz mozaik atölyelerinin etkilerini taşıdığından, M.S 5. yüzyıl sonu ile M.S 6. yüzyıl başına, yani 535 yılından önceye tarihlendirilmiş.
Kıbrıs Balayı Otelleri ve fiyatlarını incelemek için : tıklayın.
İskele Gezilecek Yerler
Karpaz Yarımadası’ndan ayrılıp İskele Boğazı’na vardığınız zaman küçük balıkçı limanının dinginliğiyle karşılaşıyoruz.
1. İkon Müzesi:
Deniz kıyısı boyunca devam eden yolculukta yönünüzü batıya çevirince, İskele merkezinde bulunan İkon Müzesi’nde unutulmaz bir görsel şölen yaşıyorsunuz.
Müze, Kıbrıs’ın en eski ikonlarının sergilendiği bir yer olma özelliğini taşıyor. Bir zamanlar kilise olarak kullanılan yapı içerisindeki ikonlar ve klasikler, dünyanın bir başka yerinde göremeyeceğiniz kadar özel.
Ama ben, nedense İskele’de çok fazla gezilecek yer göremedim. Daha çok kafa dinleyip, şöyle azıcık kaybolmalık bir yerdi. Gezilecek yerler açısından bir sonraki durağımız olan Magosa daha zengin bir Kıbrıs şehri.
Kıbrıs Magosa (Famagusta) Gezilecek Yerler
Kıbrıs Magosa, Kuzey Kıbrıs’ın bir liman şehri. Etrafı surlar ile kaplı olan eski şehir, birçok medeniyetin yaşam bulduğu zengin bir geçmişe sahip.
Yüzyıllar önce yapılmış çok sayıda tarihi eseri bir arada görebileceğiniz bir şehir burası.
Özellikle Lüzinyan gotik mimari sanatı, muhteşem taş işçiliği ve her köşesi tarih ve gizem kokan açık hava müzesi konumundaki surlar içi, Kıbrıs Magosa şehrine ayrıcalıklı bir zenginlik katıyor.
Tarihi Gazimağusa kentinde devam eden yolculuğumuz, bir bölümü denizin altında bulunan antik Salamis Kentine yapacağımız ziyaretle devam ediyor.
Sizler için Salamis Harabeleri hakkındaki bilgilerin hepsini, orada bulunan rehberler eşliğinde dinleyip not ettim. Gelelim Salamis Harabeleri hakkındaki bilgilere:
1. Salamis Harabeleri:
Denize sıfır bir noktadaki kentin görkemli sütunları, yüzyıllardır deniz yolcularını selamlıyor. Araştırmalar, Salamis’in geçmişinin İ.Ö 11. yüzyıla kadar uzandığını göstermiş.
Arkeologlara göre Enkomi (Tuzla Köyü) , İ.Ö 1075 yılında büyük bir deprem geçirdikten sonra halkı yavaş yavaş buraya göçmüş ve Salamis’i kurmuş.
Kazılarda bu ilk yerleşmeye ait mezar ve liman izlerine rastlanmış.
Ege ve Akdeniz’de “Karanlık Çağ” olarak bilinen dönem, yani İ.Ö 8. yüzyılın bittiği zaman, Salamis’in Fenikelilerle sıkı ticaret ilişkileri olan zengin bir kent olarak ortaya çıktığı göze çarpmış.
Kral mezarlarının ortaya çıkarıldığı nekropolisde ele geçen ölü armağanları, kazıyı gerçekleştiren arkeologlar tarafından büyük şaşkınlıkla karşılanmış ve dönemin ne kadar zengin olduğu hakkında bilgi vermiş.
Kentte ilk paranın İ.Ö 6. yüzyılda basıldığı ortaya çıkarılmış.
İskender’in ölümünden sonra Salamis, Kıbrıs’ın geri kalanıyla birlikte Mısır’da kurulan Ptoleme Krallığı’nın payına düşmüş.
Kentin bu dönemde İskenderiye, Antakya, Efes gibi bir Helenistik uygarlığın önemli merkezlerinden biri haline geldiği ve bu parlak dönemin Roma egemenliği süresince de devam ettiği görülmüş.
Aynı zamanda günümüze kalan yıkıntıların çoğunun da Roma dönemine ait olduğu tespit edilmiş.
Kıbrıs gece hayatı ve Kıbrıs casinoları hakkında tüm gerçekleri öğrenmek istiyorsan, Kıbrıs Gece Hayatı yazımı okumalısın.
Hz. İsa’dan sonra kentin en büyük düşmanı ne yazıkki depremler olmuş ve kaynaklardan edinilen bilgilere göre, depremlerden sonra Bizans İmparatoru Konstantius kenti yeniden inşa ettirerek Konstantiya adını vermiş.
Ancak limanın giderek dolması, doğal yıkımlar ve bir süre sonra başlayan Arap korsanlarının akınları, kentin sonunu belirlemiş.
648 yılında ise bir korsan akınından sonra kentin son sakinleri, Famagusta kentini oluşturacak olan Arsinoe’ye göç ettikleri bilgilerine saptanmış.
2. St. Barbanas Kilisesi:
St. Barbanas Kilisesi ve manastırı Gazimağusa kenti ile Salamis antik şehri arasındaki düzlük bir alanda yer alıyor. Bir başka deyişle burası, Salamis metropolünün batı ucunda yer alıyor.
Salamis’te doğmuş yahudi bir ailenin oğlu olan ve Kudüs’te aldığı eğitimden sonra Kıbrıs’ta Hıristiyanlığı yaymak için çalışan St.Barnabas, yine kendi vatandaşları tarafından öldürülmüş.
Ölümünden 432 yıl sonra ise dönemin imparatoru, St.Barnabas Kilisesi’nin özerkliğini ilan edip, buraya bir manastır inşa edilmesi için para bağışında bulunmuş.
Böylelikle M.S 477 yılında manastır inşa edilmiş. Bugün için manastır dahilindeki kilisede çeşitli ikonlar, duvar resimleri ve bir çok değerli eser sergileniyor.
3. Othello Kulesi:
12. yüzyılda Lüzinyan döneminde, limanı koruması amacıyla inşa edilen Othello Kulesi, Gazimağusa surları içerisinde yer alıyor. Gelelim Othello Kulesi’nin tarihine.
Othello Kulesi olarak anılan bu kale, ilk olarak 12. yüzyılda Lüzinyanlar tarafından limanı savunmak amacıyla inşa edilmiş.
Koruduğu Deniz Kapısı ve Kara Kapısı ile birlikte surlarla çevrili kentin iki ana girişinden biri Othello Kulesi…
Fakat eskiden etrafı derin bir hendekle çevrili olan kuleyi, 1492 yılında bir topçu tabyasına dönüştürmüşler.
Kalenin girişinin üzerinde asılı Venedik’in amblemi olan Saint Mark’ın kanatlı aslan kabartmasının altında kaleyi bu hale getiren kaptan Nicolo Foscarini’nin adı yazılı.
Leonardo da Vinci’nin de 1481 yılında Kıbrıs’ta iken Venediklilere kentin savunma sistemi hakkında tavsiyelerde bulunduğu rivayetleri var.
Kale, kulelerden ve topçu bataryalarıyla biten koridorlardan oluşuyor. Geniş avlusunun yanında inşa edilmiş olan yemekhane ve üstündeki yatakhane, Lüziyanlılar’dan kalma.
Kalenin avlusunda duran topların bir kısmı Osmanlı, bir kısmı İspanyol yapımı. Kalenin bugünkü adı, ada bir İngiliz Sömürgesi iken kullanılmaya başlanmış.
Sheakespeare’in ünlü tragedyasının bir bölümü Kıbrıs’ta bir liman kentinde geçer ve tragedyanın kahramanı Othello, bir ”Moor” , yani Faslı olarak tanıtılır.
Yazarın, adanın Venedikli valisi olan ve sadece soyadının anlamı ”Moor” olan Christophoro Moro’nun adını duyduğu ve yanılarak onun bir Faslı olduğunu düşündüğü sanılıyor.
4. Lala Mustafa Paşa Camii (St. Nicholas Katedrali):
Yakın doğudaki tek örnek olan ve 1298-1312 yılları arasında inşa edilen St. Nicholas Katedrali, eski şehrin mücevheri gibi adeta.
Bir zamanlar Lüzinyan krallarının taç giydiği katedral, gotik sanatının harikulade örneklerinden biri olup, Osmanlı döneminde ilave edilen minare ile camiye dönüştürülmüş.
5. Namık Kemal Zindanı:
Katedralin batısında Venedik Sarayı kalıntıları üzerinde, Osmanlı döneminde kesme taşla inşa edilen iki katlı Namık Kemal zindanı bulunuyor.
“Zâlim olsa ne rütbe bî-perva, yine bünyâd-ı zulmü biz yıkarız; Merkez-i hâke atsalar bizi, küre-i arzı patlatır çıkarız!” (Zâlim ne kadar pervasız olsa, yine zulmün esasını biz yıkarız; Toprağın dibine atsalar bizi, küre-i arzı patlatır çıkarız!)
Osmanlı dönemi şairlerinden Namık Kemal, sürgüne gönderildiği adada 38 ay boyunca bu zindanda yaşamış. Zindan, günümüzde müze olarak kullanılıyor.
6. Antifonitis Kilisesi:
Kuzey sahilleri boyunca süren yolculuğumuz, el değmemiş sahiller ve masmavi denizle buluşturdu bizi.
Sahile eşlik eden Beşparmak Sıradağları eteklerindeki bir başka durağımız da Antifonitis Kilisesi…
Antifonitis sözcüğü, ”Cevap Veren İsa” anlamına geliyor. Bir vadi içerisinde inşa edilen kilisenin, bir zamanlar önemli bir manastırın çekirdeğini oluşturduğu biliniyor.
Bu yapı, Kıbrıs’ta özellikleri bakımından günümüze kadar ulaşabilen en güzel mimari örneklerden birisi.
Duvar resimlerinin genel olarak konuları ise İncil’den alınmış sahnelerden oluşmakla birlikte, yoğun olarak aziz tasvirleri de bulunuyor.
İsa’nın vaftizi, Meryem’in doğumu, kubbedeki pantokrator İsa tasviri gibi örnekler günümüze kadar ulaşmış duvar resimlerinden bazıları.
7. Buffavento Kalesi:
Batıya doğru süren yolculuğumuzda önemli bir durak noktası ise Buffavento Kalesi.
Dağın zirvelerine inşa edilmiş olan kale, görenleri hayretler içerisinde bırakan bir konuma sahip. Ama burası olmasa da olur diye düşünüyorum. Sadece, tarih meraklıları olursa listelerinde olsun diye yazmak istedim.
Kıbrıs’ta bu denli değerli tarihi eserlerin, kalelerin ve katedrallerin bulunmasına açıkçası çok şaşırdım.
Bu arada, Gazimağusa’da çok uygun oteller var. İncelemek için tıklayın
Girne Gezilecek Yerler
Beşparmak Dağları’nın kuzey yamaçlarında kurulu olan bir liman şehri Girne. Konaklama tesisleri, tarihi yapıları ve tertemiz sahilleri ile turizmin en yoğun yaşandığı yer burası.
Şimdi bu güzel şehirde nereler gezilir onu anlatalım.
1. Bellapais Manastırı :
Bütün görkemiyle hayatta kalmayı başarabilmiş Bellapais Manastırı, şehir sınırları içerisindeki küçük bir köyde bulunuyor.
12. yüzyılda gotik mimari tarzda inşa edilen manastır, doğu Akdeniz’deki en güzel mimari örnek olma özelliğine sahip.
Bellapais Manastırı, Beşparmak Dağları’nın eteğinde, deniz seviyesine 620 metre yüksekliğinde olan düz bir alana konumlandırılmış.
Bellapais, “Barış Manastırı” anlamına geliyor. Manastırın yemekhane bölümü, günümüzde önemli sanat aktivitelerine ve dünyaca ünlü müzisyenlerin konserlerine ev sahipliği yapıyor.
2. Girne Kalesi:
Kuzey Kıbrıs’ta bulunan en sağlam kale durumundaki Girne Kalesi; Bizans, Lüzinyan ve Venedik döneminin izlerini taşıyor.
Kale içerisinde sergilenen 2300 yaşındaki Akdeniz’in en eski ticaret gemisi, gizem dolu bir geçmişe taşıyor bizleri.
Kale odaları içerisindeki modern müzecilik anlayışıyla yapılmış canlandırmalar, en yalın haliyle uzak geçmişi bugüne taşıyor.
Lüzinyan zindanları, neolitik dönem canlandırmaları, Akdeniz köyü mezarları, Lüzinyan ve Venedik Kulesi bu güzel örneklerden sadece bir kaçı.
Girne Kalesi’nin kalıntılarına bakıldığında, Bizans döneminde M.S 7. yüzyılda kalenin, şehri Arap istilasından korumak için yapıldığına inanılmış.
Kalenin büyük bir bölümü Kral John Dibeline’in emri üzerine M.S 1208 – 1211 yılları arasında inşa edilmiş.
Kale, Lüzinyalı krallar için savaş zamanında bir korunak ve dinlenme yeri olmuş. Kale daha çok 1373’teki Cenova İstilası sırasında tahrip edilmiş.
Bu yüzden, 1489 yılından 1570 yılına kadar olan Venedik döneminde, savaş topu saldırılarına karşı dayanmak için geliştirilip yeniden inşa edilmiş.
Kale, 1570 yılında direnmeden Osmanlılara teslim olmuş. 1878’den 1960’a kadar süren İngiliz koloni yönetimi sırasında kale, polis akademisi ve hapishane olarak kullanılmış.
Kale şuan Girne Bölgesi’nin antikalarını sergilemek için bir müze olarak kullanılıyor.
Kalenin bölümleri ise ; Gemi Enkazı Bölümü (M.Ö 4) , Vrysi Neolitik Yerleşim Yeri (M.Ö 4410-3750) , Pınarbaşı/Kırnı Mezarlığı (M.Ö 2075-1725) , Akdeniz Köyü Kral Mezarı (M.Ö 3. ve 2. yy – M.S 631-32) ve Ortaçağ’dan kalan zindan bölümü olarak adlandırılmış.
Kalenin gidilecek en ünlü turistik yerlerinden biri olan Eski Liman üzerinde, liman ve deniz manzarasıyla birlikte büyüleyici bir görüş alanı var. Mutlaka o manzaranın tadını çıkartmanızı tavsiye ederim.
3. Girne Yat Limanı:
Girne Kalesi’nin hemen yanıbaşında bulunan Girne Yat Limanı, ziyaretçilerin önemli uğrak yerleri arasında başta geliyor.
Liman boyunca sıralanmış lokantalar, balıkçı tekneleri ve yatlarla yan yana bir yaşam sürüyor burada.
Cıvıl cıvıl ve birçok deniz sporunun yapıldığı sahiller, el değmemiş koylarda yer alan dinlenme ve konaklama alanları ile dini yapıtlar, Girne şehrine zenginlik katan başlıca unsurlar…
Girne’ye biraz daha yukarılardan bakmak istiyorsanız, dağın eteklerinde yer alan Karmi Köyü’ne yönelmeniz yeterli.
Cemile çiçeklerinin renkleriyle bezenmiş gerçek Akdeniz’in fotoğraf karelerini tam olarak burada yakalayabilirsiniz.
4. Esseyid Emin Efendi Su Sarnıcı:
Yontulmuş taştan yapılan su sarınıcı, St. Andrew Kilisesi’nin kuzey doğusunda yer alıp, kemerli bir üst kısma sahip.
Sarnıcın batı kısmında Mevlevi Dergahı dervişlerinden Feyzi Dede tarafından, eski Türkçe ile yazılan bir mermer yazıt bulunuyor.
Bu yazıttan edinilen bilgiye göre ; bu su sarnıcı 1816 – 1821 yılları arasında vergi tahsildar memuru olarak Kıbrıs’ta görev yapan ve 1834 yılında Kıbrıs valisi olan Küçük Mehmet adıyla da tanınan Seyyid Mehmet Emin Efendi tarafından inşa ettirilmiş.
5. St. Andrew Anglikan Kilisesi:
Bu kilise Girne Kalesi’nin güneydoğu köşesinde yer alıp, Kuzey Kıbrıs’taki göçmen İngiliz halkının ibadet yeri olarak hizmet veriyor.
Kilisenin girişindeki tabelada, “Bu yapı, 1913 yılında Bay George Houston tarafından cömertçe hediye edilen bu arazide, Bay ve Bayan Ernest Mc Donald tarafından inşa edilmiştir.” ibaresi yer alıyor.
1949 yılında daha geniş bir yapıya ihtiyaç olduğundan kilise, Bay ve Bayan B.C Petrides tarafından yapılan yüklü miktardaki bağışlarla genişletilmiş.
7. Hasan Kavizade Hüseyin Efendi Çeşmesi ve Taş Merdivenler:
Ağa Cafer Paşa Camisi’nin güneydoğusunda olan su deposu ve beşik kemerli çeşme, meydanda bulunuyor.
Camide ibadet eden ziyaretçiler, bu çeşmeyi kullanarak abdest alabiliyor.
Üç kemerin altındaki mermer yazıtta, Hasan Kavizade Hüseyin Efendi zamanında 16 Kasım 1841 yılında inşa edildiği söyleniyor.
Çeşmenin yanındaki taş merdivenler ise son Osmanlı valisi Cemal ey ve son Belediye Başkanı Abdül Efendi tarafından inşa edilmiş.
8. Ağa Cafer Paşa Camii:
Camii, Ağa Cafer Paşa Caddesi’nde bulunan ve yontulmuş taşlardan yapılmış etkileyici bir mimari yapı.
Ağa Cafer Paşa Camii, Girne’nin üst kısımlarındaki Türkiye sınırlarında yer alan ve kendisinden daha küçük olan Yazıcızade ve Acemzade Camileri’yle birlikte üç camiden en büyük olan ibadet yeri.
Girne’nin alt sınırlarında inşa edilen Ağa Cafer Paşa Camii, 1589 – 1590 yılları arasında, Kıbrıs valisi (Vergi Tahsil memuru) Cafer Paşa’nın isteği üzerine yapılmış.
Bu camiinin yanında da bir ilkokul inşa edilmiş.Camiinin kuzeybatısında Ağa Cafer Paşa’nın tarihini anlatan yazıtın bulunduğu yerde DE bir minaresi var.
9. Chrysopolitissa Kilisesi:
Kilise, Girne sahilinde Ağa Cafer Paşa Camisi’yle aynı cadde üzerinde yer alıyor. Bu kilise, şehirdeki gotik tarzda yapılan en eski kilise.
10. Archangelos Michael Kilisesi ve İkon müzesi:
Yapı, Girne Limanı’nın batısında yer alıyor. Osmanlı dönemi zamanında 1860 yılında, Yunan Ortodoks Kilisesi, 1875 yılında ise çan kulesi inşa edilmiş.
Eski yapıtlar ve müzeler bölümü, 18. ve 20. yüzyılda kiliselerde kullanılan eşyaların sergilendiği bir ikon müzesi olarak kilisenin kapılarını ziyaretçilerine açıyor. Ayrıca kilisenin dışında bir de Bizans Lahiti bulunuyor.
11. St. Hilarion Kalesi :
Beşparmak Sıradağları’nın zirvelerinde bulunan üçüncü ve son kalede, Girne şehri kuş bakışı olarak izlenebiliyor.
Walt Disney’in uyuyan güzel masalına konu olan St. Hilarion Kalesi, orta çağdan günümüze gelebilmiş en ihtişamlı kalelerden birisi.
Kalede bulunan kraliçenin penceresi, Girne şehrine 732 metre yükseklikten bakmanın keyfini sürüyor bizlere.
Beşparmak Dağları’nın sona erdiği batı ucundan ayrıldıktan sonra Maronitlerin yaşadığı oldukça önemli bir köye uğramayı ihmal etmeyin derim.
Burası Kormacit Köyü olarak geçiyor. Maronitler, yaklaşık 1200 yıl önce Kıbrıs’a yerleşmişler.
Şu an için Kıbrıs’ın farklı bölgelerinde ve dağınık olarak yaşayan Maronitlerin toplu olarak yaşadığı tek yer, bu şirin köy.
Girne’de kişi başı gecelik 285 TL otelleri listeledim. Görmek için TIKLAYIN
Güzelyurt Gezilecek Yerler
Kormacit Köyü’nden ayrılıp batı sahillerine paralel bir yolculuk yaptık ve yol boyunca Akdeniz çam ormanları eşlik etti bize.
Çam ormanlarının bittiği noktada, portakal bahçelerinin başladığı ve verimli tarım alanlarının bulunduğu Güzelyurt Bölgesi’ne geldik. Ama burada gezilecek yerlerden çok, sakin hayat dikkatimi çekti.
1. St. Mamas Kilisesi:
St. Mamas Kilisesi, kesinlikle şehrin önemli değerlerinden. Adını bölgedeki bir azizden almış zamanında.
Yapımı Bizans döneminde gerçekleştirilen kilise, Lüziyanlılar döneminde yeniden inşa edilmiş.
Ahşap işçiliğiyle ünlü olan bu dini yapıya Osmanlı döneminde de bir takım eklemeler yapılmış.
2. Güzelyurt Doğa ve Arkeoloji Müzesi:
St. Mamas Kilisesi’nin hemen yanında bulunan Güzelyurt Doğa ve Arkeoloji Müzesi ise bir başka zemini sunuyor bize.
Müzede sergilenen Artemis Heykeli, Soli’nin altın yaprakları ismiyle sergilenen altın taç ve yüzlerce tarihi eser müzenin en önemli parçaları olarak gözümüze çarpıyor.
Lefke Gezilecek Yerler
Güzelyurt Bölgesi, portakal bahçelerinin sağladığı zenginlikle dikkat çekerken hemen yanıbaşındaki Lefke ise tarihi geçmişi ve zenginliğiyle öne çıkıyor.
Ayrıca neolitik dönemden başlayarak Bizans, Lüzinyan, Venedik, Osmanlı, Türk, Rum ve İngiliz kültürleriyle yoğrularak günümüze kadar orijinalliğini koruyabilen nadir yerleşim yerleri arasında yer alıyor.
Hayatta kalan ve Osmanlı dönemi mimari özelliklerini yansıtan evler, genellikle 1900 – 1938 yılları arasında tarihlenmiş.
Bu konutlar; cumbaları, kemerleri, yığma kerpiç duvarları, tipik Osmanlı konut mimarisi özelliklerini taşıyor.
Adaya Kıbrıs adını veren Latince kökenli bakır, yani ”kopher” ile de yakın bir ilişkisi var Lefke’nin. Çünkü Kıbrıs’taki en büyük bakır rezervi ve maden ocakları, Lefke’de bulunuyor.
1. Soli Harabeleri:
Lefke geleneksel yaşamı yansıtan kent dokusu, su kemerleri, Osmanlı mimari tarzını yansıtan evleri ve hurma ağaçlarının ağırlıklı olarak hissedildiği yeşili ile dikkat çekiyor.
Tüm bunların yanı sıra Lefke şehrinin hemen yanıbaşında, tarihi Soli Şehri kalıntıları bulunuyor.
Şehrin tarihi, İsa’dan önce 11. yüzyıla kadar dayanıyor. Kıbrıs’taki 9 şehir krallığından biri olan Soli Antik Şehri, ismini antik Yunan filozofu Solon’dan almış.
Kentin en dikkat çekici özelliği ise içerisinde bulunan Roma Tiyatrosu ve Roma Bazilikası.
Akdeniz Bölgesi için büyük bir öneme sahip mozaikler, geçmişte bazilikanın zeminini kaplıyormuş.
Hayvan figürleri arasında etrafı asma dalları ve üzüm salkımlarıyla çevrili kuğu figürü en dikkat çeken figürler arasında yer alıyor.
Soli’deki Roma Tiyatrosu, bir tepenin denize bakan yamacında ve eski bir yunan tiyatrosunun kalıntıları üzerine inşa edilmiş.
Seyircilere ayrılan yarım daire şeklindeki oturma sıralarının olduğu bölüm, kısmen tepenin kıyısına oyulmuş bir şekilde inşa edilmiş.
2. Vuni Sarayı:
Tarihten sonsuza dek silinmesine Soli halkının neden olduğu Vuni Sarayı, Soli kentinin batısına konuşlandırılmış.
Bugün için kalıntıları ile yetinmek zorunda olduğumuz Vuni Sarayı, denizin hemen yanıbaşında yükselen tepenin düz tepsi şeklindeki zirvesinde yer alıyor.
137 odadan oluşan bu saray, aynı bölgedeki Mareon Kenti’nin Pers yandaşı olan kralı tarafından, Yunan yanlısı olan Soli kentini gözetlemek amaçlı yaptırılmış.
Konaklama İçin : Şu Linke tıklayıp en ucuz otelleri görebilirsiniz
Saray, ana hatları ile idari bölümler, yatak odaları, erzak depoları, hamamlar ve iş yerlerinden oluşuyor.
Sarayın toplam yaşamı 70 yıl kadar sürmüş ve İsa’dan önce 380 yılında Soli halkı tarafından yakıldıktan sonra bir daha yenilenmemiş.
5 ana bölgeden oluşan 260.000 nüfuslu Kuzey Kıbrıs, yaşamınızın bir döneminde mutlaka görmeniz, yaşamanız gereken çok kültürlü bir değer bence. Gerçek Akdenizli ve adalı olmasının size sunacağı güzelliği yaşamak istiyorsanız eğer, bu çağrıya mutlaka ama mutlaka kulak verin.
Unutmayın, buranın insanları kendilerini güzellik ve zenginlik içinde değil, bozulmamış inanç içinde görürler.
Aşağıdaki Kıbrıs Yazılarımı Okumadan Plan Yapmayın :
- Kıbrıs Tatili Yapacaklara Öneriler
- Kıbrıs Kumarhane Kıbrıs Casino Rehberi
- Kıbrıs Nerede & Nasıl Gidilir & Feribot Seferleri & Haritası
- Kıbrıs Gece Hayatı Kıbrıs Gece Kulüpleri
- Kıbrıs Gezisi
İnternet ortamında araştırma yaptığımda, sadece Kıbrıs Gece Hayatı , Kıbrıs Alkol Fiyatları ve Kıbrıs Otelleri haricinde Kıbrıs Gezilecek Yerler hakkında geniş bir bilgi bulamamıştım. Sizlerin de bu eziyeti çekmenizi istemedim ve bir hikaye tadında Kıbrıs gezilecek yerler yazısı hazırlamak istedim. Gerçek Akdeniz havası alıp, adalı olmanın tüm güzelliklerini yaşamak istiyorsanız, mutlaka ama mutlaka Kıbrıs Tatiline çıkın derim. Hayal edin ve hemen düşün yola.
Emeğinize sağlık…
Gazimağusa veya Mağusa kent ismini bazı cümlelerde magosa diye yanlış yazılmış. Lütfen siz doğrusunu söyleyin.
Mağusa (tr)
Ammohostos (gr)
Famagusta (en)