Türk Kadınları Neden Seyahat Etmez ?
“Kadın dediğin evinde oturur. Kocasını mutlu eder. Ne o öyle ! Yollara düşecekmiş, dünyayı keşfedecekmiş! Burası Türkiye. Kadının yeri erkeğinin yanıdır. Hem ayrıca ne işin var yurtdışında falan ? Türkiye neyine yetmedi ? Gideceksin de ne olacak ? Yine döneceğin yer zaten burası !
Ayrıca, hadi diyelim gittin. Kız başına ne yaparsın orada ? Başımızı belaya mı sokacaksın sen bizim bu yaştan sonra ? Bırak allasen ! O işler anca filmlerde olur kızım. Sen sanırım çok fazla Eat-Pray-Love fimini izledin. Uyan. Burası Türkiye !” diye sana da söylendikleri, hayallerini kırdıkları, korkuttukları, tüm rüyalarından uyandırdıkları oluyor mu ? Oluyor değil mi …
Sözüm Türk kadınlarına. Biliyorum. Bir çoğunuz daha tüm yazıyı okumadan ” Çok fazla cinsiyet ayırımı yaptığımı !” söyleyeceksiniz ya da “Hiçte bile. Biz gayet geziyoruz !” diye tüm anlatacağım tezlerin zıttını söyleyerek, haksız olduğumu belirteceksiniz.
Benim anlatacaklarım, zaten gezenlere değil. Gezmek isteyipte, kısıtlanan topluma. Zaten bir yerden seyahat etmeye başlayan kadınlar için bu yazım pek bir şey ifade etmeyecektir. Benim niyetim, henüz bu yola başlamamış, çekingen olan kesime. Yani Türkiye gerçeğine…
Bilmiyorum kaç yaşındasın. 18 ? 26 ? 40 ? Artık neyse. Şu anda anlatacaklarım için hiç bir önemi yok. Çünkü sana seyahat etmekten bahsediyor olacağım ! Seyahat etmek aşk gibidir. İnsanın içini eritir. Motivasyon kaynağıdır. Yaşam enerjisinin sebebidir.
Bu işin ne yaşı olur, ne de cinsiyeti. Ne ırkı olur ne de dili. Her insan nasıl ki hür bir şekilde yaşama hakkına sahipse, nasıl ki nefes alıp, hayatına devam edebiliyorsa, aynı şekilde seyahat etme hakkına da sahiptir. Dünyadaki bütün kanunlar da aynen böyle söyler. Peki ya bizim kadınlarımız ?
Hongkong’a gidersin onca kalabalığın içerisinden Alman bir kadınla tanışırsın. Endonezya’nın büyüleyici sahillerine gider, masmavi denizin ortasında pamuk gibi kumları olan adalarda hayatın anlamını sorgularsın.
Arkanı bir dönersin Fransız bir kadın denk gelir. Bir başına ! Kyoto sokaklarında kaybolurken, Gion bölgesinin kokusunu içine çeke çeke dolanırsın oradan oraya. Köşeyi döner dönmez kızıl saçlı, bir başına gezen Belçikalı kadına rastlarsın.
Sanki çok sıradanmış gibi ! Seul’de, gittiğin yerlerde senden başka hiç bir turistin olmayacağını düşünürken çat diye bir Amerikalı kadın beliriverir. Hindistan ! Yahu Hindistan’a gidersin, sapsarı saçları ile İskandinav ülkesi kadınlarının gezdiğini görünce bir düşünce alır götürür seni ! Peki bizim kadınlarımız ?
Bizim kadınlarımız mı ? Onlar her daim kısıtlanmıştırlar. Sesli gülemezler mesela ayıptır. Rakı içemez bir kadın. Yakışmaz. Öyle derler. İçecekse de gizli içmelidir.
Öyle ulu orta yerde sakın ha! Hele rakı içip, kahkaha atarsa vay haline ! Yakarlar canını. Fiziki olmasa bile, ruhunu incitirler. Yaparlar. Öyle kırarlar ki kalbini, ne bir daha gülecek hale gelir, ne de hangisinin doğru olduğuna karar verebilir. Biliyorum. Yaparlar.
Baskıcıdır bizim toplum. Sakın, aman, dur, yapma derler. Kadınsın sen edepli ol derler. “Ama o da erkek !” dediğin de “Sus sen. Ne bileceksin kadın başına. Otur oturduğun yerde.” derler.
Öyle derler ki, daha dünyanın ne olduğunu anlamadan, sırf evden kaçmak için evlenirler. Çorban kaynasın yeter derler. Refah kavramını kim duymuş ki, sen arayasın. Her şey bir tas çorbadan ibarettir özünde.
İşte bu yobaz kafadaki insanlar hep böyle derler de derler ya ! Sonra ne isterler biliyor musun ? “Öyle bir kadın olsun ki abi. Çok bilgili olsun. Aklı ile etkilesin beni. Bi kere kültürlü olsun.
Ama çok insan içine çıkmasın. Oturup kalkmasını bilsin. Öyle ulu orta yerde konuşmasın. Ben onun yerine konuşurum !” derler.
Neden mi bunları anlatıyorum ? Artık birilerinin bu topluma bir şeyler anlatması lazım da ondan ! Birilerinin ; “Yahu! Eğer o kadın dünyanın kapılarından hangisini açması gerektiğini bilmiyorsa, kendini eğitip, geliştirmemişse, sana ne verebilir ?
Her şeyden öte senin çocuklarına ne verebilir ? Onu da geçtim sana ne ! ” demediği için ben demek istedim. Koskoca harflerle SANANE yazasım var. Ama kimse duymaz diye yazamıyorum ulu orta yerde !
Bu yazıyı neden yazdım biliyor musun ? Öyle mesajlar, öyle mailler aldım ki şu ana kadar. Bana soru soran 10 kişiden 6’sı kadın ! Beklentilerimin çok üzerinde bir oran bu. Öylesine meraklı ve seyahat etmeye aç olan bu toplumun, ne kadar da sıkıştırılıp, kendi kafesinde tutulduğunu gördüm ki şu son 3 ayda!
Yazmazsam, seni yollara düşürmezsem bir şey eksikmiş gibi geliyor. “Deniz. Korkuyorum tek başıma gitmeye” diyen de oluyor. “Biz oraya gidersek başımıza kötü bir şey gelirse ne yaparız ?” diyen de oluyor, “İyi güzel de ailem izin vermez. Öldürürler beni. Sence ne yapmalıyım ?” diye soran da oluyor. Peki sen olsan ne cevap verirdin bu henüz 18-19 yaşında üniversite okuyan kadınlara ?
Seni bilmem ama ben hep aynı cevabı veriyorum. Bu websitesini açtığım günde aynı cevabı veriyordum, şimdi de aynı cevabı veriyorum :
“Yahu ! Sen Türkiye gibi ülkede yaşamayı başarmış insansın ! Bu ülkeye gezmeye gelip, bu topraklarda öldürülen, tecavüz edilen kadınları ne çabuk unuttun ?
Dünyada kadınlara uygulanan şiddet, zulüm sıralamasında her yıl son sıralarda yaşayan bir toplumun, başka ülkelere giderken ki bu korkusu sana da saçma gelmiyor mu ? ” diye sormaktan alamıyorum kendimi.
Türkiye Cumhuriyeti kadınlarına sözüm: Siz seyahat etmezseniz eğer, bu ülkedeki zihniyet ömrü billah böyle devam edecek. Siz yollara düşüp, dünyayı keşfetmezseniz eğer, kocalarınız bayi ziyareti diye Ukrayna’ya, Tayland’a giderken, onlara inanıp çocuklarınızla evde oturup kalacaksınız. Dünyada hiç bir şey göremeden, hayalleriniz yerle bir edilmiş bir şekilde susturacaklar seni !
Dünyada gelişmiş toplumların hemen hemen hepsinde kadınlar, daha ergenliğe girdiği dönemlerde dünyanın dört bir yanına aileleri tarafından gönderilirler.
Hemen “Onlar çok zengin.” falan deme. Bu ülkede de çooookkk zengin olupta, daha yan mahalleye gitmemiş insanlar var. O yüzden, bu kadınlar, daha çocuk yaşta hayatta kalmayı, dünyayı özellikle kendilerini keşfetmeyi öğrenirlerken sen neden duruyorsun ?
Sebebi belli aslında. Önce sevmediğin bir üniversitenin, sevmediğin bir bölümünü okumak zorunda kalırsın sırf işsiz kalmayayım diye. Sonra zar-zor mezun olur, bir şekilde iş bulur ve haline şükredersin.
Bir süre geçer, hayatından gram zevk almaz, ne yapacağına karar veremeden düşersin boşluğa. Hayatını sorgulamaya başlarsın. Hala bir şey eksiktir. Noldu hayallerime diye söylenir durursun. İdeallerim. Noldu onlara ?
Noldu biliyor musun ? Kırdılar hepsini. Yapamazsın, edemezsin dediler. Gidemezsin dediler. Yol arkadaşın yok, yalnız olmaz dediler. Çocukların var. Büyüsünler öyle gidersin dediler.
Düşme yollara başına bir şey gelir dediler. Seneye gidersin dediler. Önce işin olsun gerisi zamanla hallolur dediler. Yaşın geçiyor boşver dediler. Çok zor işler uğraşma dediler. Yani hep ertelettiler…
Ama ben sana söyleyeyim. Bu işleri yapan onlarca hatta yüzlerce Türk kadını, şu an dünyanın dört bir yanında karış karış ülkeleri geziyorlar. Kimisi bir başına, kimisi aşkları ile, kimisi en sevdiği arkadaşları ile.
Onlar, hayallerinin peşine düşen, senin veya benim gibi sıradan insanlar. Onlar da imkansız diyorlardı. Ama artık sıradan der oldular.
O yüzden bahane uydurma sakın. Uzakta her daim bir ufuk vardır. Peşine düşüp, araştırdıktan sonra hepsi gerçekleşir. O yüzden kim ki sana kadın başına gezilmez derse, ona hiç bir halttan anlamadığını söyle. Eğer biraz imkanının ve fırsatın varsa asla hayal etmekten vazgeçme. Lütfen onların seni engellemesine izin verme ! Sen yeter ki hayal et dostum. Düş peşine…
Ya gidilir falanda, bence ilk seyahat bir arkadasla olmali:) daha keyifli olur bence. Ben iki kere dil egitimi icin Fransaya gittim, ama tam tadini cikardim sayilmaz. Haydi arkadaslar sözlesip gidelim. (Bayanlar aramizda ayarlayip gidelim valla) Isvicreden slmlar.
Sevgili Deniz, oğlum Deniz’i beşiğinde sallarken yazılarını okuyorum ? Sırt çantamla aylak aylak gezdiğim yıllardan sonra evlenip bebek sahibi oldum, içime korku da düşmedi değil, şimdi nasıl gezerim! Sokağa çıkamadığım zamanlar oldu, acemi anneyim hala. Sitede gezindikçe ‘ Evet bebeğimle de çıkabilirim’ demeye başladım. Teşekkürler.
Rica ederim. İnsan yeter ki gezmek istesin
Denizcim Süpersin yazılarını okudum. Ben de geziyorum ve cok seviyorum gezmeyi bir seyahate cikacaksam önce eşime soruyorum geliyormusun diye yok derse hemen başka arkadaşıma sorup 10 dakikada biletimi alıyorum en sevdiğim arkadaşlarım hiç sorgulamadan al bileti gelirim diyenler 2 tane oğlum var onları da mutlu oldukları işi yapsınlar diye yetiştirdim büyük oğlum da senin gibi kariyerini bırakıp önce Alanya ya gidip dalga sörfü yapıp sonra da orda sörf tahtası yapıp dükkan açtı ama daha sonra orayı bırakıp reklam yönetmeliğine başladı ama Akyaka da yaşıyor is olduğunda Dalaman yakın ordan islerini hallediyor portakal limon ların içinde bir evde oturuyor küçük oğlum da senin yaşlarında o da görsel iletişim okudu lise de başladı interraille gezmeyi bir ara işi bıraktı ama yeni bir işe girdi reklam piyasasında ama yine sikilmaya başladı sana da yazılarına da bayıldım yolun açık olsun.
Çocukluğumdan beri hep çok istemişimdir yeni ülkeler yeni coğrafya Farklı kültürleri tanıyıp keşfetmeyi ,bu yüzden bunu yapan gezginleri hayranlıkla takip ediyorum ve saygı duyuyorum.Ben bunu hala yapamayanlardanım sizin de yazınızda bahsettiğiniz gibi o sıkıcı hayatın çalışmanın ortasında debelenen biriyim.Çok ama çok istiyorum gerçekten ama bitürlü maddi imkanlar elvermedi cidden pahalı yurtdışı seyahatleri ,ama biliyorum bigün yapıcam nezaman bilmem ama yapıcam .Biliyorum ruhum oralara ait gezginlik seyahat etme keşfetme macera bunlar fazlasıyla var ruhumda sıra dışarı çıkarmada.Sevgiyle kalın 😊
Seni epey zamandır takip ediyorum çok başarılı buluyorum ben senin gibi bazen tekbasima bazen arkadaşlarımla geziyorum seni takip ettiğimde bu benim oglum olmaliymis diyorum hoş benim de 2 oğlum var onlar da çok seyahat ediyorlar ama senin bütün hayatın seyahat benim de ideali bu mutluluklar her zaman eğlenerek gez başarılar sana
Deniz Bey bu yazınızı da okudum, henüz dün keşfettim sizi ve sosyal medya paylaşımlarınızı, dün bütün gece buradan bazı paylaşımlarınızı, yazılarınızı, örneğin Maldivleri bayıla bayıla okudum ve izledim. Benim öyle çekincelerim yok, Türkiye’de çok gezmişliğim var diyebilirim, 8 ay da -takvimlere göre sekiz…!- Mısır’da yaşamıştım doktora yaparken -inanılmaz bir deneyimdi, turist olmak değil, orada yaşamak… Görevine ancak otuzlarından sonra, yani araştırma görevliliği yapmadan Yard. Doç. Dr. olarak başlamış bir akademisyenim. Henüz birkaç yıllık iş deneyimim var, dört yıl oldu atanalı. Bunun ilk bir buçuk yılından sonra ders vermeye başladım, bölüm yeni öğrenci aldığı için. Dolayısıyla bir hayat kurdum kendi başıma, her şeyi her şeyi kendim yaptım, ailemin destekleri oldu tabii ama çok küçük, çok az somut şeyler ve daha çok da manevî; ellerinden geldiği kadar, çünki onların da maddi imkanları yok. Şimdi de borçlarım, ödemelerim… Hâsılı kelam, bu işin ciddi bir maliyeti var, o da bende yok şu anda… Ama bendeki gezme aşkına artık Türkiye’nin köşeleri yetmiyor, çok istiyorum yurt dışında birçok ülkede sizin gibi dolaşabilmeyi, yeni yerler keşfederek, derslerini anlattığımız kültürleri bizzat müşahede edebilmeyi. Sanırım blog yazarlığı ve tıklanan videolar üzerinden bir yerden sonra bir gelir oluyor -gerçi benim tarzım buna da müsaade etmez, yine de farklı bir üslup geliştirebilirim belki… Fakat öyle de olsa, o da yeterli bir gelir olur mu, oluyor mu? Siz bu gezme işine nereden başladınız, ilk finansal kaynağı neydi, sonrasında nasıl devam edebildi bu finansman, biraz da bu konularda bizi bilgilendiren bir yazı yazsanız örnek olması açısından? Malumunuz, seyahat etme potansiyelimizin yanında, ciddi bir finansal potansiyel de gereklidir… Umarın bu konuda da bize yardımcı olabilirsiniz. Sevgiler selamlar
* bu arada İsviçre’den Özlem Hanım’a; ben varım..;)
İsviçre’den Özlem Hanım’a ve Cemile Hanım’a hitaben BEN DE VARIM! demek istiyorum. Yaş umarım sizin için sorun olmaz :)))
Yazılarını okurken nasıl ilham alıyorum senden anlatamam. İçimden hayallerini takip et yapabilirsin diyorum. bende senin bu yazıda anlattığın gibi ne yazık ki kısıtlanmış, maddi imkanını kendisi sağlayan biri olarak babasının evet gidebilirsin demesini bekleyenlerdenim. Ama senin yazıların ile hayal et olacak diyerek ekim de planımı yaptım. Allah’ın izni ile inşallah başlayacağım bir yerden. Yazılarının tüm hayalperestlere kapı açması umuduyla… Sen hayal ettiğin kadar varsın diyerek sözü bitirmek istiyorum….