Mumbai Gezi Rehberi
Mumbai. Ellerim, ayaklarım titriyor. İçim ürperiyor. Korkmakla, cesur olmak arasında gidip geliyorum. Bir yanım git, bir yanım kal der gibi. Eğer Hindistan‘a gitmezsem, hayatım boyunca bir şey hep eksik kalacakmış gibi. Onca araştırmalarım, okuduklarım her şeyden öte merakım beni buralara kadar getirmişken, daha ülkeye varmasam da avcumun içi gibi biliyor olamama rağmen, hala gözlerimde o karamsarlık var. Neden biliyor musun ?
1.Mumbai’ye Başlangıç
Çünkü bir sonraki durak “Hindistan” da ondan. 22 yaşında 34. ülkesine giden bir adam bile olsan, gittiğin ülke Hindistan ise, insanın her daim tereddütleri ve endişeleri vardır. Çünkü burası dünyanın içinde bambaşka bir dünyadır. Burası “Ya aşık olacağım ya da nefret edeceğim.” ülke. Bir sonraki durak. Hindistan. Mumbai…
Ali ile birlikte Dubai’nin gözlerimizi kör eden lüksü ve ihtişamı, görgüsüzlüğü, bir yandan Arapların zenginliği, öbür yanda Filipinli, Afgan veya Pakistanlı göçmenlerin sömürülüşü, henüz yeni başlayan turumuzun ne kadarda farklı olacağını kanıtlar nitelikteydi. İkimiz de ilk defa bu coğrafyaya yol alıyorduk. İkimiz de heyecanlı ve meraklıydık.
Dubai’de yeterince şaşırıp, bize göre olmadığını anladığımız an, psikolojik olarak Hindistan’a hazırdık. Biz zengin adamlar değiliz. Olmadık. Belki de hiç olmayacağız.
O yüzden ne zenginlikte gözümüz vardı ne de insanların 140. kattaki dairelerinde. Bizim merak ettiğimiz başka bir şeydi. Parayla satınalınamayacak, insanın paradan daha önemli güzelliklerin olduğunu farkedip, kendini tanıyabileceği fırsatların olduğu zenginlikler.
Sokaklar, yeni kültürler, gözleri gülen çocuklar. Çıplak ayakla sahilde dolaşmanın verdiği huzur. Sabah uyandığında zorlanmadan nefes alıp, dalga sesilerini dinlerken hissettiklerimiz. Güneş batarken yüzümüzdeki saçma sapan gülümsemeler.
Biz bunların peşindeydik. O yüzden hayatımızın en büyük maceralarından birisini yaşamak üzere Hindistan’ın giriş kapısı Mumbai’ye, Dubai’den gece bindiğimiz uçağımızla yol aldık.
Hayatımızın değişeceği, dünyayı yavaş yavaş tanımaya başlayacağımız Hindistan’ın en önemli şehri Mumbai’ye akşamüzeri ulaştık. Okumamız gereken en önemli sayfaları çevirmek üzere artık Hindistan’a gelmiştik. Aylardır hayalleri kurulan, rüyalara dalınan bu muazzam coğrafyaya. Merhaba Hindistan…
“Namaste”…
2. Hindistan’a giriş
Uçak daha havalimanına inmek için alçalırken koku başlar mı arkadaşım ? Başlar. Bu kadar da olacağını tahmin etmiyordum. Tarifsiz bir koku bu. Derken havalimanına yaklaştıkça Mumbai daha da belirginleşmeye başladı.
Allahım. Koskoca binaların yanında tenekeden bozma evler. Üzerleri muşambalarla örtülü “çatı” dahi demeye dilimin varmadığı binalar.Uçak alçaldıkça daha da etkisini arttıran bir koku.
Ama bunların hepsine hazır olarak geldiğim için “Sakin ol Deniz. Alışırsın. Bu ülkenin de demek ki kültürü bu.” diye kendimi ikna etmeye çalıştıkça, bir yandan da heyecan devam ediyordu.
Meğer o gördüğümüz derme çatma evler bile lüksmüş. Neden mi ? Çünkü bu ülkede 300 milyondan fazla insan sokakta doğup, sokakta büyüyüp, sokakta ölüyorda ondan…
Mumbai havalimanına geldikten sonra sınırdan geçmemiz çok kolay oldu. Zaten kokuyu takip ettikçe çıkışa yaklaştığını farkediyor insan. Önce şehir merkezine bizi götürecek olan taksi ücretini ödememiz gerektiği için, döviz bürosunda 20 dolar bozdurduk. Burada bu para çok ! Bilesin.
Derken şu meşhur ön ödemeli taksilerin bulunduğu gişeye geldik. Kalacağımız yer “Gateway of India” yani şu denizin hemen kenarında bulunan büyük kapının olduğu yere yakındı.
Kapıdan çıktık. Etrafa bakınıyoruz. Kaos. Yine o tarifsiz koku. Sıcak. Nem. Gözlerimiz taksiyi arıyor. Sarı/siyah karışımı araçlar var. Ama “Yok ya bunlar değildir !” diyoruz. Derken bir adam yanımıza geliyor. Hint aksanıyla hafifçe kafasını sallayarak “Welcome to India Sir !” diyor . Taksiyi gösteriyor. Birbirimize bakakalıyoruz. Sonradan bir şeyi farkediyoruz. Hindistan’a hoşgeldik…
3. Mumbai hakkında
Mumbai’ye indiğiniz andan itibaren kaosun ne demek olduğunu göreceksiniz. Fakirlik mi ? Ondan bahsetmiyorum bile. Bu şehir dünyaya Hint filmlerini tanıtan en önemli tanıtım şehir olma özelliğini neye borçlu dersiniz ?
Bu fakirliğe işte. Bir yanda “Koskoca” tek bir gökdelenin “Sadece bir kişiye” ait olduğu binalar, bir yanda hayatında 2 farklı kıyafetten daha fazlası olmayan Hintliler.
Hakikaten öyle. 3. bir kıyafetleri olmuyor bu insanların! 1 gün birisini giyiyor. Dİğerini ise şehrin açık hava çamaşır yıkama merkezlerinde yıkatıyorlar. Fakirlik mi ?
Dostum. Hayatında kaç kez gece yarısı sokakta yürürken kaldırımlarda “Uyuyan” çocuklara, kadınlara, yaşlılara basmamak, onları uyandırmamak için sessizce yürüdün ? Eğer hiç başına gelmemişse, ki benim de ilk defa böyle bir şey başıma gelmişti, Hindistan’da önce bunu yaşıyor olacaksın…
Bu ülkeyi tanımak, kültürünü satır satır anlamak için, öncelikle “Hindistan Gezi ve Seyahat Rehberi” yazımı, muhakkak okuyun derim. Orada Hindistan ile ilgili tüm genel bilgileri anlattım. Ulaşım, konaklama, maliyetler, kültürel bilgiler hususunda her şeyi özetledim.
Hindistan’ın kapısı olarak bilinen Mumbai, dünyanın en kalabalık ilk 10 şehrinden birisi. Hindistan’ın en büyük şehri desek yanılmayız. Bombay (Portekizce de güzel körfez demektir.1996 yılına kadar bu isim kullanılmıştır.) olan adı İngilizler tarafından “Mumbai” olarak değiştirilen şehir, 21 milyondan fazla insana ev sahipliği yapıyor.
Amma velakin dünyanın en varoş şehirlerinden birisi de yine Mumbai’de bulunuyor ve hatta Asya’nın en büyük gecekondu mahallesi yine Mumbai’de.
Koskoca gökdelenin bir kişiye ait olduğunu duymuşsunuzdur belki. İşte bu gökdelen Mumbai’de mesela. Keşke bir tane olsa. Her ay 1 gökdelenin yükseldiği Mumbai’de, gelir dağılımdaki adaletsizliğin hat safhada olması kimsenin umrunda bile değil.
Ülkenin en önemli sanayi ve ticaret merkezi hatta Hindistan’ın dünyaya açılan kapısı böyleyken, geri kalan 1.3 milyar insanın yaşadığı köyleri, kasabaları varın siz düşünün…
Mumbai’de ilk göze çarpan şey varoşlardır. Her sokak her cadde mi fakir olur ! Mumbai’de iseniz olur. Köylerden ve kırsal kesimlerden hayat mücadelesi vermek için umudunu büyük şehirde arayan bu gariban insanlar, günde 2 doların altında hayatlarını geçirmeye çalışırlar.
Günde 2 dolar ! Gecekondu demeye dilimin bile varmadığı derme çatma evlerin, naylonla kaplı duvarları, evin içerisine yaşayan abartısız 10-15 kişinin yaşam mücadelesini görünce, insanın aklına yine her zaman ki soru geliyor ! Dünyada adaletsizlik heryerde mi görülür arkadaş ?
Şehrin tarihine inelim biraz da. Geçmişinde sıtma vakalarından dolayı insanların tek tek hastalıktan kırıldığı bir yermiş Mumbai. Yine sömürgeci “Avrupalılar” ülkenin zenginliğini “ÇALMAK” için bu topraklara gelmişler. Sözde demokrasi getirip, ülkenin refahını arttırmak amacıyla ! Özellikle Portekizlilerin ilk başlarda sömürdüğü topraklar, sonrasında başlık parasına İngilizlere satılmış.
İngilizler de o zamanın parası olan “10 pound” karşılığında British East India Company yani İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’ne 62 yıllığına kiralamış. Nihayetinde ise şehir, böyle dev firmaların atılımlarıyla ticaretin kalbi olmaya başlamış.
Mumbai’nin en önemli kalkınması 1862’de başlamış. Nasıl mı ? Şehri parçalara bölen 7 adanın arası toprakla milim milim dodurulmuş. 1869 yılında Süveyş Kanalının açılması ile Bombay, şehrin güvenli ve uygun bir liman bölgesi olmasından dolayı, deniz ticaretinin merkezi ve devasa limanları ile cazibe merkezi olmuş.
Zamanla İngiliz kültüründen etkilenmeye başlayan Mumbai, gotik tarzdaki mimari yapıları ile dikkat çeken bir şehir. Yani benim gözlemlediğim kadarı ile. Zaten onları da “Mumbai’de gezilecek ve görülecek yerler” kısmında tek tek anlatıyor olacağım.
4. Mumbai’ye nasıl gidilir ?
Baştan belirteyim. Pek muhtemel sen de Hindistan’a ya Mumbai’den gireceksin ya da Delhi’den. Bu 2 şehri ülkenin ana şehirleri olarak düşünebilirsin. Şimdi sana hem Mumbai’ye nasıl ulaşacağını hem de Mumbai’de şehir içi ulaşımı nasıl sağlayacağını tek tek anlatacağım. Mumbai’ye nasıl ulaşacağız ?
Havalimanı ; Çatrapati Şivaci Havaalanı (Hala telafuzunu yapmayı becerebilmiş değilim.) şehre girerken kullanacağınız havalimanı olacak. İstanbul’dan Mumbai’ye uçak biletleri 1,000-1,500 TL arasında değişiyor. Eğer ülke içerisinden Mumbai’ye gelecek olursan da tek yön 100 TL’ye bilet bulabilirsin.
Havalimanından şehir merkezine Pre-Paid yani ön ödemeli taksi sistemini kullanabilirsin. Genelde havalimanından şehrin kalbi olan Colaba bölgesine 400-600 Rupi ödeyerek ulaşılabiliyor ve asla indikten sonra taksiciye ekstra para ödeme yapmak zorunda kalınmıyor. Çünkü bu sistemde, ödemeyi zaten havalimanında yapmış oluyoruz.
Mumbai’ye nasıl ucuza uçak bileti bulabilirim diyorsanız, En iyi uçak ve tren bileti siteleri yazıma bakınız.
Tren ; Dünyanın en çok yolcu taşıyan trenleri Hindistan’da bulunuyor. Zaten bu trenlerin nasıl kullanacağını ve Hindistan’da tren fiyatlarının ne kadara mal olacağını “Hindistan’da ulaşım” yazımda anlatmıştım. Colaba’da bulunan Chattrapati Shivaji Terminus istasyonu şehrin ve Mumbai gezilecek yerlerin tam kalbinde bulunuyor. Merkez olarak bu terminali dikkate alabilirsin.
Otobüs ; Otobüsle Mumbai’ye gelmek istersen de Mumbai Central Bus Terminal, kullanacağın şehirlerarası otobüs terminali olacak. Buradan kiralayacağın bir tuktuk ile Coloba’ya 30-50 Rupi ödeyerek ulaşabilirsin.
Ama şahsen ben otobüsle Hindistan’ı gezmeni önermiyorum. Eğer gezeceksen de 3-5 Rupi fazla ödeyerek kaliteli otobüsleri kullanmanı öneririm.
Şehiriçi ; En ama en kolay kısmı. Peki ne açıdan ? Anlatayım : Tuktuk diye 3 tekerli motorlar var. Bunlara 10-20 Rupi ödeyerek kısa mesafeleri kolayca gezebilirsin.
Mumbai’de rikşa, yani bisikletlerin arkasında 2-3 kişinin oturduğu ve şöförün de insan gücü ile sürdüğü bisikletlere verilen isim, yasak. Eğer taksi kulanmak istersen de muhakkak taksimetreyi açmalarını yoksa binmeyeceğinizi söyleyin. Çakaldırlar.
Yalnız unutmadan, sakın ama sakın işe gidiş ve işten çıkış saatlerinde yollara düşmeyin. 10 dakikalık yol 10 saat sürebilir. Bir de banliyö trenleri var. Coloba bölgesinde kalıp, diğer bölgelere gitmek istersen bu trenleri kullanabilirsin. “Eğer hiçbirisi ile uğraşmayayım, şöföre vereyim paramı paşa paşa beni akşama kadar gezdirsin !” diyorsan, 500-1000 rupi ödeyerek günlük araç kiralayabilirsin.
Yurtdışında nasıl ekonomik konakladığımı, ucuza otel-hostel ve ev kiraladığımı, “Ekonomik otel arama motorları” yazımda satır satır anlattım. Mutlaka bir göz gezdirmenizi tavsiye ederim.
5. Mumbai’de nerede yemek yenir – içilir ?
Mumbai’de yemek yenecek, bir şeyler içecek restoranlar neler ? İnan en zoru. “Mumbai’ye geldikten sonra, aman ha şunu yemeden dönme veya şu restorana muhakkak uğramadan Mumbai’ye gittim deme !” gibi bir şey söylememi bekleme benden.
Ama elimden geldiğince de sana biraz Mumbai’de ne yenilir, ne içilir ondan bahsedeyim. He bu arada “Hindistan’da Yeme-İçme” kültürüne dair ne biliyorsam, zaten Hindistan Gezi ve Seyahat Rehberi’nde anlatmıştım.
Hani dedim ya Colaba bölgesi var diye. İşte bu bölgede bolca geleneksel Hint restoranı bulabilirsin. Ama baharat ve acı ile pek aran yoksa, bir çok Çin ve İtalyan restoranı da emrine amade olacak.
Hint restoranlarında, Mumbai’ye özgü “Pav Bhaji” yani bir tür geleneksel sebze yemeği yiyebilirsin. Restoran önerilerine gelecek olursak; Leopold Cafe diye bir yer var. Burada bir çok Hint yemeğini ve uluslararası yemeği deneyebilirsiniz. Websitesi ve adresini görmek için tıklayınız.
Ayrıca, eğer aç kalırsanız, yine bu bölgede Starbucks ve Mc Donalds’da bulunuyor. Biliyorum. “Hindistan’a kadar gelip Mc Donald’s yemek ne kadar doğru Deniz ? ” diye söyleniyor olabilirsin. Ama herkesi düşünerek, olasılıklara göre öneriler yazmam lazım. Hatta yola çıkmadan önce “Yurtdışında ucuza yemek yemenin yolları !” yazımı da bir oku derim. Orada hem yöntemleri hem de kullandığım cep telefonu uygulamalarını anlatıyorum.
Genel itibari ile Mumbai’de öğün başını 5 dolara mal edebilirsiniz. Mc Donalds bile 3 dolar civarında idi. Sanırım günde 10-15 dolar ideal olacaktır. Tabi bu sizin lüks beklentinize göre değişir ama Hindistan’da olduğunuzu ve bu ülkede insanların günde 2 dolara hayatınlarını devam ettirdiklerini, sanırım bir kez daha söylemeliyim…
Hindistan mutfağı için, Hindistan’da yeme içme rehberi yazıma bakınız.
6. Mumbai’de nerede konaklamalı ?
Colaba bölgesi ilk tercihiniz olsun. Ama unutmadan Mumbai, ülkenin emlak fiyatları açısından en pahalı yeri. Zaten dediğim gibi ülkenin ekonomi anlamında her şeyi olan Mumbai, Hindistan’da konaklama fiyatlarında en çok para harcadığımız yer oldu. Biz Colaba bölgesinde kaldık. Genelde 2 kişi 30-50 dolar arasında değişiyor. Mumbai’deki örnek oteller listesini görmek için tıklayınız.
Yurtdışında nasıl ekonomik konakladığımı, ucuza otel-hostel ve ev kiraladığımı, “Ekonomik otel arama motorları” yazımda satır satır anlattım. Mutlaka bir göz gezdirmenizi tavsiye ederim.
Buradan “Colaba” bölgesine yakın otelleri veya hostelleri bütçene göre seçersin. Hatta bedavaya konaklama yöntemi olan “Couchsurfing” deneyimi yaşamak istersen de Mumbai, macera peşinde koşanlar için güzel bir rota olabilir. “Yurtdışında ekonomik konaklama yöntemleri” yazıma bakabilirsiniz.
Otel konusunda Booking.com, Hotelscombined.com linklerini kullanınız.
7. Mumbai’de Eğlence – Alışveriş – Gece Hayatı
Eğlence. Hindistan’da ? Eğlenceden beklentin ne ? Veya gece hayatından ? Benim, bir ülkeden eğlence anlamında en büyük beklentim, hiç bilmediğim insanlarla, sıfır ingilizce ile tanışmaya çalışmaktır. Gözleri, yüzleri gülen insanlarla. Senden hiç bir beklentisi olmayan mutlu insanlarla. İşte bunu sadece Mumbai’de değil, Hindistan’ın hemen hemen tamamında görüyor olacaksın.
O yüzden eğlenceden kastın, devasa akvaryumlar, eğlence parkları, sabahlara kadar kulüplerde dans etmek falansa, bunların hiç birisini Mumbai’de bulamayacaksın. Yani belki bulunur da, sırf bunu görmek için gelinecek doğru bir adres değil !
Eğlence-Festivaller
Hindistan’da eğlence deyince aklıma gelen en önemli şey festivaller. Zaten bu festivallerin de listesini “Hindistan Gezi ve Seyahat Rehberi” yazımın “Hindistan’da festivaller” kısmında yazdım.
Bununla birlikte, meşhur Bollywood stüdyoları da yine Mumbai’de blunuyor. Biz gidemedik. Bazı özel turlar düzenleniyordu. Sen gitmek istersen oteline danış derim. Eğer Bollywood’a gitmesen bile, en azından bir kez sinemada film izle.
Bu Hintliler çok komik adamlar. Film esnasında alkışlar, gürültüler, sevinçler, çığlıklar… Resmen yaşayarak izliyorlar. He bir de en önemlisi ne biliyor musun ?
Mutlaka ama mutlaka bir Hint düğünü görmeye çalış. Eğer eşin, dostun, tanıdığın varsa oralarda, gitmeden önce irtibata geç. Hint düğünleri çok ama çok meşhurdur. Biz anca varoşlarda sıradan bir düğüne denk gelmiştik. Doğrusu çok bir şey anlamamıştık …
Alışveriş
Hindistan’da ne alınır ? İpek ürünler, el işlemeleri, rengarenk desenli turistik eşyalar… Aslında bu konuda çokta bilgili bir adam değilim. Tek söyleyeceğim, 10 Rupi olan bir şey, normalde 2-3 Rupi’dir.
O yüzden her daim pazarlık yapın. Özellikle Colaba bölgesinde alışveriş yapabilirsiniz. Bir de Mumbai’de Chor Bazaar yani Hırsızlar pazarı, alışveriş için güzel bir yerdi.
Adı üstünde hırsız pazarı. Başlangıçta çalıntı ürünlerin satıldığını söylemişlerdi ama aslında çalınan ürünler değil de, sahte yada antika ürünlerin satıldığı yermiş.
İpek ürünler, el işlemeleri, rengarenk desenli turistik eşyalar… Aslında bu konuda çokta bilgili bir adam değilim. Tek söyleyeceğim, 10 Rupi olan bir şey, normalde 2-3 Rupi’dir. O yüzden her daim pazarlık yapın.
Özellikle Colaba bölgesinde alışveriş yapabilirsiniz. Bir de Mumbai’de Chor Bazaar yani Hırsızlar pazarı, alışveriş için güzel bir yerdi. Adı üstünde hırsız pazarı. Başlangıçta çalıntı ürünlerin satıldığını söylemişlerdi ama aslında çalınan ürünler değil de, sahte yada antika ürünlerin satıldığı yermiş.
Gece Kulüpleri
Sayayım. Sanırım ülkenin gece hayatı olarak en önemli şehri Mumbai. Blue frog, Leo’s Square, Indigo Bombay, Goa Portugues, Cafe Mondegar, Zenzi gibi bar ve gece kulüplerine gidebilirsiniz. Biz haftasonu Mumbai’de bulunamadığımız için hiç birisine gitmedik. Eğer siz gitmek isterseniz ve takatiniz varsa, en azından 1 gece eğlenebilirsiniz.
8. Mumbai’de gezilecek ve görülecek yerler nereler ?
Mumbai’de nereler gezilir ? Anlatayım : Hindistan’a ilk geldiğim zaman özellikle gecekondu bölgelerini gezerken bir garip oldum. Şaşırdım. Sözlerim tükendi. Sadece yürüdüm. Çok düşünmedim. Sorgulamadım. Yargılamadım da. Halbuki Mumbai hiç bir şeymiş. Sen bir de Varanasi’yi gör. O yüzden Hindistan’a geldiğin zaman, her şeyi olduğu gibi kabul et. Çok kafa yorma.
Çünkü bu ülkede, bir boşvermişlik, oluruna bırakmışlık gözlerinin önünde yaşanıyor olacak. Dedim ya 300 milyon insan sokaklarda yatıyor diye. Kaldırımda yürürken, uyuyan insanların üzerine basmamak için dikkatlice yoluna devam ettiğin başka kaç tane ülke var bu dünyada ? Hindistan’a hoşgeldin.
Sokakları arşınlarken her yerde bir kaos göreceksin. Düzenmiş, sıraymış, sakinlikmiş… Bunları sakın ola Mumbai’den bekleme. Kendini ona göre hazırla. Eğer, Mumbai’de kaybolurum, ne olur ne olmaz endişesi yaşıyorsan Churchgate İstasyonu’nun hemen karşı tarafında bulunan Hindistan Turizm Danışma Bürosu’na gidip hem yardım alabilir hem de şehir haritası alarak şehri gezebilirsin.
Lafı daha fazla uzatmadan, Hindistan’daki ilk durağımız olan Mumbai’de 2 gün boyunca nasıl bir rota izlediksek, nereleri gördük, nerelerde şaşırık, neler hissettiysek hepsini tek tek anlatmaya başlıyorum. Mumbai turumuzun ilk durağı Colaba Bölgesi…
Mumbai’de İlk Günümüzün Rotası
- Colaba Bölgesi
- Hindistan Giriş Kapısı (Gateway of India)
- Taj Mahal Otel
- Chhatrapati Shivaji Terminali
- Pricen of Wales müzesi
- Üniversite ve yüksek mahkeme
- Saat kulesi
- Marine Drive
Mumbai’deki 2. Günümüzün Rotası
- Chowpatty Beach
- Asma bahçeleri
- Jain Tapınağı
- Mahatma Gandhi’nin yaşadığı ev (Mani Bhavan Gandhi Sanghralaya )
- Dobi ghat
- Dharavi varoşları
- Colaba Bölgesi : Dün akşam Mumbai’ye ulaştık. Yol yorgunluğunu geçtim de, daha havalimanından otele gelirken gördüklerimiz, üzerimizde yeterince ağırlık yaratmaya yetti de arttı. O sokaklar, o mahalleler, pislik, koku, sıcak. Hazırmıydık buna ? “Zordur Hindistan Deniz. Haberin olsun !” demişlerdi de, daha ilk dakikadan korkmuşmuydum ?
Hani korkmak değil belki de, başka bir şey bu his. Tarifsiz. Bilmiyorum. İçimde bir tereddüt, çekingenlik yok değil. Ama her şeye rağmen yinede bir merak var doğrusu. Bu şehirde, ülkede görmem gereken, keşfetmem gereken, anlatmam gereken keşfedilecek güzellikler vardır elbet. Korkacak bir şey yok. Bir yerden başlamak lazım. Merhaba Hindistan. Ben geldim…
Otelden çıkıyoruz. Hindistan’da olmanın mutluluğunu ve heyecanını nasıl tarif ederim, kelimelere dökerim bilmiyorum. Mumbai’nin kalbi ve turistik merkezinde bir otelde kalalım.” dediğimiz için, heryere yakın bir konumdayız. Özellikle cafeler, restoranlar, sokak satıcıları… Her şey burada. Ana caddesi Colaba Causeway boyunca geziniyoruz.
- Gateway of India (Hindistan’ın Giriş Kapısı ) : İlk durağımız İngilizler tarafından yapılmış bir mimari. Şu meşhur Hindistan’ın giriş kapısı. 1924’te inşa edilmiş. Kral, 1911’de Mumbai’ye geleceği zaman yapılan bu kapı, ülkenin en önemli yapılarından. Hindistan bağımsızlığını 1948’de kazandıktan sonra, yine bu kapıdan tüm İngiliz birlikleri ayrılmış.
Sanırım şehirdeki en çok turist gördüğüm ve en kalabalık yerlerden birisiydi. Hem gece hem de gündüz görülmesi gereken bu bölgede, sakın ola sokak satıcılarına inanmayın. Yanınıza gelip bileklikler satmaya çalışanlara, para isteyenlere, saçma sapan eşyalar satanlara güvenmeyin !
- Taj Mahal Otel : Hemen karşısında bulunan vakti zamanında soylu İngilizlerin konakladıkları otel bulunuyor. Bu otelin hikayesi biraz farklı ve derin. Farsi Tata ailesinin bir üyesinin şehrin en iyi oteli olan Watson’s’a girmesine izin vermemelerinden dolayı Taj Mahal oteli yaptırmış.
Bu otel şu 2008’de sözde dinci Müslüman militanların terör saldırıları düzenleyip 171 kişiyi öldürdükleri trajik otel aynı zamanda. Otelin içerisine girmeden yolumuza devam ediyoruz. Hala alışamadık. Farklı bir şey var burada. Nasıl tarif edilir…
- Chhatrapati Shivaji Terminali : Mumbai sokaklarını keşfetmeye, her daim korna çalan dikiz aynasız araçların yarattığı hengame içerisinden, rengarenk sarilerini giyen Hintli kadınların elbiselerini rüzgarın hafifçe savurmasıyla, sanki yavaş çekimle çekilmiş bir filmin içerisindeymişim gibi hissediyorum.
Yıllarca filmlerde dinlediğim o dilin, kulaklarımın hemen yanıbaşında yarattıkları o tınıyı duyunca, insan hem seviniyor hem de çok mutlu oluyor. Hayal edip, peşinden gidip, ona kavuşmanın mutluluğu bu. Yolumuza devam ederken, Wellingtain Fountain’in hemen karşısında bulunan ve Mumbai’nin en güzel tren terminali diyebileceğim bu terminal dikkatimizi çekiyor.
Gotik tarzda yapılmış olan Chhatrapati Shivaji Terminali, Mumba’inin tam kalbinde ve tren hattının son durağı. He bu arada sakın ola işe gidiş-çıkış saatlerinde buraya uğramayın. Biz bir keresinde denk geldik, bırak fotoğraf çekmeyi, tren istasyonundaki kalabalığı aşıp bir türlü çıkamadık.
- Pricen of Wales müzesi : Tren istasyonundaki hengame bizim canımıza tak ettiği için, zaten insanı bunaltan sıcağında etkisiyle bir an önce dışarıya kaçıştığımız bir yer oluyor. “Bu saatte neresi serindir acaba ?” diye, engin gezi tecrübelerimizi kullanarak aklımıza güzel bir fikir geliyor. “Müzesiz olmaz.” diyerekten, yolumuzu hemen yürüme mesafesindeki Pricen of Wales müzesine çeviriyoruz.
Mumbai’deki en önemli müzelerden birisi olan Pricen of Wales müzesi, İngiliz Kralı V. George’nin Hindistan’ı ziyareti anısına yapılmış. Müzenin mimarisi Hint-Gotik mimari tarzın izlerini taşıyor. Zaten insan Avrupa’da onca benzer yapıyı gördükten sonra Hindistan’da da böyle bir tarzda yapılan binayı görünce şaşırmıyor değil !
Müzede tabiat tarihi, arkeoloji bölümleri ve minyatürler yer alıyor. Bolca heykeller, sanat eserleri bu hoş müzede sergileniyor. Bence gelmişken görülmesi gereken müzelerden. Ancak giriş 400 Rupi…
- Rajabai Clock Tower (Saat Kulesi): Mumbai’nin kaotik sokaklarında kaybolurken, rengarenk sarileri ile dolaşan kadınları fotoğraflamaktan bir türlü ilerleyemiyoruz. Yorulmaya da başladık. “Hemen de yorulmuşsunuz !” demeyin. Hava öyle böyle sıcak değil. İçimizdeki keşfetme güdüsü olmasa, ağaçlık bir yer bulup 2 saat kestirebiliriz. O haldeyiz.
“Allahtan başka bir şey istesem olurmuş !” diyorum. Çünkü bu saat kulesi tam yolumuzun üzerindeyken, hemen arkasında bulunan şehir parkında kriket oynayan Hintlileri izlyerek biraz dinleniyoruz. Mumbai’de bile böyle büyük bir alanın park olması enteresan doğrusu. “Darısı bizim başımıza.” diyerek, saat kulesinin etrafında geziniyoruz.
Saat kulesi, Mumbai’nin en eski kulelerinden birisi ve bilin bakalım neyden esinlenerek yapılmış ? Londra’daki Big Ben’den. Neden ? Ah şu İngilizler… He bu arada bu binanın hemen yanında Üniversite, Mumbai Yüksek (Bombay High Court) Mahkemesi ve National Gallery of Modern art bulunuyor. Dilerseniz National Gallery of Modern Art’ı da ziyaret edebilirsiniz.
- Marine Drive : Akşam üzeri Hintli kardeşlerimizle sakin ve serin bir ortamda kaynaşmak amacıyla, şehrin deniz kenarı yani bizim tabirle kordon diyebileceğimiz Marine Drive’a gidiyoruz. Mumbai’nin en zenginlerinin yaşadığı onlarca bina sahil boyunca uzanırken, bu bölgede hep Bollywood oyuncularının ve şehrin önde gelenlerinin yaşadıklarını öğreniyoruz.
Ev fiyatları ise, günde 2 dolar kazanan insanların 7 sülaleleri toplansa asla alamayacakları kadar pahalı. Refah çok ama çok mühim bir değer. Anlayana …
Ertesi gün hava daha da sıcak. Aklımıza bir şey geliyor ! “Neden araba kiralayıp, gitmek istediğimiz heryere arabayla gitmiyoruz ki ?” Yoldan şöförlü bir araç kiralamaya karar veriyoruz. Dur bakalım. Hemen ilk günden kendimizi yormayalım. Önce yolu yordamı öğrenelim! Abinin birisi ile başlıyoruz pazarlığa.
Bizim derdimiz şehir dışındaki bölgelere ve bir kaç önemli tapınağa gitmek. “Sir. 1.500 Rupi. Oil is so expensive in India !” diye başlıyor inatçılığa.
Neymiş efendim benzin çok pahalıymış. “Dayı” diyorum. “500 Rupi’den fazlası olmaz”. Dönüp yolumuza devam ediyoruz ve derken omzumuza hafifçe dokunulmasıyla irkiliyoruz. Yine o “Dayı”. “Tamam 750 Rupi olsun. Yani o da 7 dolar gibi bir şey. Kabul ediyoruz. Muhtemelen bizi kazıkladı ama kimin umurunda.
Açıyoruz kilimayı da “Sür bakalım sahillere doğru abicim.” diyerek düşüyoruz yollara. İlk durağımız dün akşam üzeri geldiğimiz Mumbai’nin sahil bandı olan Marine Drive oluyor. Ama bu zaman geçirmeden Mumbai’nin en meşhur sahillerinden, bana göre gayet sıradan olan Chowpatty Beach’e gidiyoruz.
- Chowpatty Beach : Marine Drive biterken, Donanma Caddesi boyunca uzanan Çhovpati plajı yüzmek ve güneşlenmek isteyenlerin uğrak adresiymiş. Ayrıca Mumbai halkının günlük hayatını gözlemleyebileceğimiz en güzel yerlerden birisi de yine bu sahilmiş.
Sahilde koşan çocuklar, Hint yemeklerinin envai çeşidini önünüze seren sokak yemek satıcıları, kalabalık aileler, çiftler… Herkes burada. Biraz dinlenip, halkla karıştıktan sonra, hemen yolumuzun Asma bahçeleri yani Hanging Gardens’a çeviriyoruz.
- Asma bahçeleri : Botanik bahçesi olan bu bahçeye gelmemizin en büyük nedeni, Mumbai sahillerini güzel bir açıdan fotoğraflamak. Gelmişken de biraz parkta dolaşıp, yolumuzu Jain tapınağına çeviriyoruz.
- Jain Tapınağı : Jain dinini zaten “Hindistan Gezi Rehberi” yazımın “Hindistan’da Dinler” kısmında özetlemiştim. Şehrin ve hatta ülkenin en önemli Jain tapınaklarından birisi bu tapınakmış. İçeriye girerken ayakkabılarımızı çıkarıyoruz. Heryerde yine o koku ! Ama ayakkabı çıkarmak mühim ne hikmetse !
Biraz araştırmalar yapıp lafladıktan sonra, bir şey dikatimizi çekiyor. Ağızlarına tülbent bağlamış insanlar görüyoruz ve öğreniyoruz ki bu dine mensup insanlar, havadaki mineraller ölmesin diye bu tülbentleri bağlıyorlarmış meğer. Yine bir şaşkınlık ve kafamızda deli sorular alıp başını gidiyor. Meğer bu daha başlangıçmış, çookkk sonradan anlıyoruz !
- Mahatma Gandhi’nin yaşadığı ev (Mani Bhavan Gandhi Sanghralaya ) : Bu adamı çok iyi öğrenmek lazım. Hayata, insanlığa bakışını benimseyip, herkese anlatmak lazım. Hindistan’ın hatta tüm dünyanın çok önemli, karakterli, onurlu adamlarından birisi olan Gandhi, doğuştan “Çalışanlar yani işçiler” kastına mensup, 13 yaşında zorla evlendirilmiş, University College London’da hukuk okumuş bir avukattır.
Halkın, özellikle köylülerin yaşam koşullarınının iyileştirilmesi, okul ve hastahanelerin kurulmasına öncülük etmiş, kıtlık bitene kadar vergilerin kaldırılmasını sağlamış ve tüm bunların sonucu olarak kendisine “Yüce Ruh” anlamına gelen “Mahatma” denmeye başlanmıştır.
Bütün hayatını ezilen halkın çıkarlarını geliştirmeye adamış ve sınıfsal ayrımı reddedip, özgürlük mücadelesi vermiştir. Ancak 1948 yılında Yeni Delhi’de bir süikastçı tarafından vurularak öldürülmüştür. Ölümünden sonra külleri Hindistan’ın farklı bölgelerine gönderilmiştir.
Mahatma Gandhi’nin ilkeleri tüm dünyadan bilinmiş ve saygı görmüştür. En önemli ilkeleri ise ; Pasif direniş, doğruluk, etyemezlik, Brahmaçarya (36 yaşında cinsellikten vazgeçmiştir. Ona göre Brahmaçarya, “Duyguların düşünce, söz ve eylemler kontrolü” esastır.), sadelik ve inanç.
İşte bu evde, Gandhi’nin 1917-1934 yılları arasında yaşadığı eviymiş. Eve girdiğiniz zaman, Gandhi’nin hayatından kesitlerin bulunduğu resimler, eşyalar bulunuyor. Hatta içeride bir de kütüphane bulunuyor. Bu kitaplarda ise, Gandhi’nin felsefeleri ve hayatı hakkında yazılar bulunuyor. Böyle güzel adamlardan keşke daha çok olsa !
- Dobi ghat : Tanıştırayım. Bizim bir sonraki durağımız olan Dobi Ghat yani “Dünyanın en büyük açıkhava çamaşır yıkama merkezi.” Tüm Mumbai’nin çamaşırlarının topluca yıkandığı yer olarak bilinen Dobi Ghat’a giremiyoruz. Anca hemen yanındaki köprüden fotoğraflıyoruz.
Şehrin otellerinin, lüks evlerinin, halkın kısacası hemen hemen herkesin çamaşırları burada yıkanıyor. Milyonlarca çamaşırdan bahsediyorum ! Her şey elle kontrol ediyor. Bilgisayar düzeni falan hak getire. Kıyafetlerin hepsi teker teker müşterisine göre işaretlenip, betondan yapılan havuzlarda yıkanıyor, asılıyor, kurutuluyor ve ütüleniyor. Şehrin en önemli yeri. Neden mi ?
Çünkü bu şehirdeki insanların 3. bir kıyafetleri olmuyor. Bugün giydikleri kıyafetleri, yarın bu çamaşırhaneye verip, temizleneni giyiyorlar. Sonraki günlerde bu düzen devam ediyor. Nereden mi biliyorum ? Rehberimiz de o insanlardan birisiydi de oradan biliyorum…
- Dharavi varoşları : Son ama en önemli durağımız. “Fakirlik” teriminin ne demek olduğunu gözlerimle görüp, hayretler içerisinde nutkum tutulan yer. Slumdog millionaire filmini izlemişmiydin ? Hani şu bizdeki “Kim 1 milyon ister ?” yarışması varya. Onun Hint versiyonu.
Ama filmin başrolündeki çocuk, hayatını bu varoşlarda geçirmiş ve hatta filmin bir çok sahnesi de işte bu varoşlarda çekilmişti. Öylesine kalabalık bir varoş ki burası, dünyanın en büyük 3. varoşu olarak geçiyor ve 1 milyon Hintli yaşıyor.
Gariban halk sefillik içinde kırılırken, insanın yüreği sızlıyor be. Günde 2-3 dolara çalışacaksın, o çocuklarını geçindireceksin. Hayatını devam ettireceksin. Neyse ! Buraya gelmek için turlarla anlaşmak gerekiyor. Genelde 3-4 saat süren turlar 500 Rupi civarında oluyor. Daha da uzun kalmak istersen “Long tour” olarak geçen turlardan faydalabilirsin. Ama onun fiyatı 1.200 Rupi.
Sürekli korna çalan araçlar, harebelere dönen evler, rengarenk kıyafetli Hintliler, sokaklarda yatan insanlar… İlk 2 günümüz Hindistan’da böyle geçerken, ilk günün heyecan ve endişesi, artık alışkanlığa dönmeye başlamıştı. Dabbawala’lara bile alışmıştık artık. He bu arada dabbawalayı da anlatayım:
Bir çok Mumbaili çalıştığı için, genelde ev yemeklerini tüketiyorlar. Neden ? Fakirler de ondan. İşte bu dabbawala’lar da, o çalışan Mumbaililerin yemeklerini evlerinden alıp, o sıcakta çalışan Hintlilerin bulundukları yere getiriyorlar.
Genelde bir bisiklet veya tahtadan oluşturdukları uzun düzenekleri kullanıyorlar. İçerisinde de en az 20-30 kişinin yemekleri oluyor. Bu sistemin milyonlarca insan için yapıldığı bir şehirden bahsediyorum. Nasıl bir sistem, nasıl bir düzen anlamak içten bile değil !
Yavaş yavaş biz de bu toplumun parçası olurken, Asya kıtasındaki ilk yabancı ülkem olan Hindistan’a geldikten sonra çok önemli bir şey öğreniyorum ! Her toplum ve kültür kendi sosyal toplumu ve yaşam biçimine göre sıradan ve olağan hayatına bir şekilde devam etmeyi öğreniyor.
Bizim için çok farklı olan bu yaşam biçimi, onların hayatı, dini, düzeni. Seyahat ederken insanın öğrendiği en önemli yetkinlik ne biliyor musun ?
Saygı. Tüm dinlere, toplumlara ve yaşamlara, onları gözlemleyip, onların bir parçası gibi yaşadıktan sonra, insan başka bir pencereden bakmayı öğreniyor. Umarım bu güzellikleri, sen de bir gün yaşar, dünyanın bu muazzam zenginliğine şahit olursun.
9. Mumbai’de kaç gün kalmalı ?
2 gün yeter, 3 gün karar, 4 gün sıkar. Yukarıda saydığım bütün rotaları görmek için 2 gün ideal olacaktır.
10. Mumbai’de mutlaka yapılması gerekenler
- Dobi Ghat’a gidip milyonlarca camaşırın hangi şartlarda yıkandığını görmeden
- Dharavi varoşlarında fakirliğe şahit olmadan
- Colaba bölgesi sokaklarında kaybolmadan
- Hindistan’ın giriş kapısını görmeden
- Mahatma Gandhi’nin yaşadığı evi ziyaret etmeden
- En az 1 festival zamanına denk getirmeden
- Yukarıda saydığım müzeleri ziyaret etmeden
- Marine Drive’da günbatımını izlemeden
- En az 1 Bollywood sinemasının filmini izlemeden
dönme derim.
“Niçin Mumbai’ye hatta Hindistan’a gitmeli ?” diyecek olursan: Bu ülke, hem batı hem de kendine has kültürünü gözlerinin önüne seriyor olacaktır. S
okaklardaki fakirliği görüp, hemen yanıbaşında bulunan zenginliği gördükçe canın yanacak, kültüre kızacak ama zamanla sen de bu düzene alışmaya başlayacaksın.
Hareketler, mimikler, bakışlar. Her şeyi ile bambaşka bir kültürdür Hindistan. Filmleri de dahil. Bollywood filmlerinden birisine gitttiğimiz ve izlediğimiz sinemadan çektiğim bir kesiti de aşağıya ekledim.
11. Mumbai’ye ne zaman gitmeli ?
Mumbai’ye ağustos ayında gitmemize rağmen, hiç yağmura denk gelmemiştik. Halbuki yaz aylarında Hindistan’da muson yağmurlarına yakalanma olasılığı normalde oldukça yüksektir.
Yağmur yağmamasına rağmen nem çok fazlaydı ve özellikle öğle saatlerinde hava çok ama çok sıcak oluyordu. Eğer fırsatın olursa kasım-şubat aylarında Mumbai’ye gitmek çok daha makul olacaktır. Çünkü Hindistan’a gitmek için en ideal dönem kasım-şubat dönemi.
12. Mumbai’de benim yapmadığım ama size önerilerim neler ?
- Elephanta Adası : Mumbai’ye 1 saat uzaklıkta bulunan, MS.5 yy’da yapılan bu ada, özellikle Hindu figürleri ile bezenmiş yapıları ve heykelleri görmek için turist akınına uğruyor. Buraya Gateway of India’dan ayrılan teknelerle ulaşılabiliyor ve 1 saatlik gidiş-geliş tekne ücreti 150 Rupi civarında oluyor. Adaya girerken de 250 Rupi ödüyor olacaksınız. 2-3 saatte gezilen adada hem bolca maymunla zaman geçirebilir hem de dünyanın en güzel figürlerinin seyir zevkine doyabilirsiniz.
Mumbai’de yapamadığımız tek şey bu ada idi. Diğer hemen hemen her şeyi yaptığımızı düşünüyorum. Günlerce yaptığımız araştırmalar neticesinde planlarla boğulmuş, en zor olan Hindistan’a başlangıç kısmını bir şekilde becermiştik.
Artık ne korkumuz kalmıştı ne de tereddütümüz. Sanırım artık Hindistan’ı keşfetmeye, bu ülkenin bir parçası olmaya hazırdık. Artık kendimizce dünyanın heryerine gidebilirdik. Artık Japonya’ya gitmekte, Hongkong’a gitmekte, Çin’e gitmekte, Filipinler’e gitmekte bizim için çocuk oyuncağı olabilirdi…
13. Mumbai hakkında uyarılarım
- Yazın gideceksen, çok sıcak olacağının farkında olmalısın.
- Her daim korna sesleri kulaklarını sağır edecek. Trafikte dikkatli olmakta fayda var.
- Pazarlık olmazsa olmazın olsun. Her zaman en yüksek fiyattan satış yapmaya çalışacaklar.
- Çok girişken insanlar Hintliler. Sürekli gelip, seninle konuşmaya çalışacaklardır. Tepki verme. Zarar vermezler. Zaten tersleyip, biraz yüksek sesle bağırdın mı hemen uzaklaşırlar.
- Sakın işe gidiş-geliş saatlerinde bir yerlere gitmeye çalışma. Gidemezsin.
- Çeşmeden su içme. Her daim kapalı sulardan tüket.
- Gitmeden önce mutlaka ama mutlaka “Hindistan Gezi ve Seyahat Rehberi” yazımı oku.
Aylarca süren korku ve tereddütün yerini, mutluluk ve sevincin almaya başladığı ilk durağımız Mumbai, bakış açımızı değiştirmiş, aslında hiçte öyle korkacak bir şeyin olmadığını görmemizi sağlamıştı. İlk başlardaki o koku, pislik ve kargaşa, yerini alışkanlığa çevirdi. Hint kültürünün kendine has dokusuna ve çeşitliliğine alışmaya başlamıştım.
Yıllardır hayalini kurduğum bu ülke, artık hayatım boyunca hiç unutamayacağım anılarla bütün hayatıma kazınacaktı. İnsanların “Deniz. En çok sevdiğin ülke hangisi ? ” diye sorduklarında, “Hindistan” diyeceğimi gidene kadar bilmezken, artık bu ülke benim “Aşık” olduğum bir ülke olacaktı.
Korkularım aşka dönüşecek, heyecanım merakımın peşinden gitmemi sağlayacak ve “Bundan sonra heryere gidebilirim.” diyebilme gücü, belki de Hindistan’ın bana kazandıracağı en önemli yenilik olacaktı.
Hindistan İle İlgili Onlarca Yazı Yazdım. Bunlar :
1. Hindistan gezi rehberi
2. Tac Mahal Agra gezi rehberi
3. Goa gezi rehberi
4. Hindistan’da gezilecek yerler
5. Jaipur gezi rehberi
Mumbai, bambaşka bir dünyaya açılan ilk kapının sadece küçük bir halkasıydı bizim için. Meğer açmamız gereken ne çok kapı, ardında görmemiz gereken ne güzellikler varmış bu ülkede. Meğer biz sadece filmin sadece fragman kısmını izlemişiz. Asıl film yeni başlıyormuş. Bir sonraki durak: Hindistan’ın en güzel sahillerinin olduğu şehir. Goa…
Gerçekten çok bilgilendirici ve ayrıntılı bir yazı.
Ben Malezya’da bulundum ama orada da küçük bir Hindistan gördüm diyebilirim.