Goa’da Gezilecek Yerler
Goa’da gezilecek yerler nereler ? Goa’da nereler gezilir ? Bu eyalatte 30’dan fazla plaj bulunuyor ki irili ufaklı olanları saymıyorum bile. Atlarsın araca. Açarsın camları. Alırsın rüzgarı ardına. Tarifi mümkün olamayan güzellikleri yaşarsın. Akşamüzeri palmiye ağaçlarının altında oturup, rengarenk ışıklar saçan günbatımının keyfini sürersin. Böyle yerlere ne zaman gitsem, insan bir anlık bile olsa hiç uyanmak istemediği rüyanın içinde buluyor kendini.
Hani bazen uyanmakla uyanmamak arasında kalırsın da, pazar sabahı keyfini uzattıkça uzatırsın ya ! Goa böyle bir yer işte.
Goa’ya nasıl ucuza uçak bileti bulabilirim diyorsanız, En iyi uçak ve tren bileti siteleri yazıma bakınız.
Öyle güzelliker yaşattı ki bana, ne gözlerimi açasım geliyordu ne de uyanmak istiyordum. Bırak uyanmayı, yataktan çıkmak dahi istemiyordum. Öyle güzel, öyle huzurlu, öyle dinlendiriciydi. Hindistan’ın en güzel duraklarından. Goa…
Goa’da Gezilecek Yerler Nereler ?
Goa aslında 3 ana bölgeye ayrılıyor : Goa Velha (Old Goa), Panjim (New Goa ) ve Margao (Madgaon) bölgeleri Goa’yı oluşturan bölgeler.
Goa’yı yaşayıp, huzura erip, iliklerine kadar hissetmek istiyorsan, ne yap ne et motor kirala. Günlük fiyatları 300-500 Rupi idi. O da en pahalısı.
Bizde ehliyet yoktu. Bazen adilik yapabiliyormuş polisler ve haraç istiyorlarmış. O yüzden riske etmek istemedik. Ama senin fırsatın olursa % 100 bunu deneyimi yaşa derim.
Gezilecek yerleri anlatmadan önce, biraz ön bilgi olsun diye Goa’da bulunan bölgelere değinmek istiyorum.
Up uzun sahil şeridi olduğu için, belki benim görmediğim yerlere sen gidersin veya Palolem’e gitmek yerine, şimdi sayacağım yerleri tercih edersin diye anlatmak istiyorum.
Zaten az olan Türkçe kaynak sayısı bizim de en zorlandığımız nokta olduğu için, senin de aynı meşgaleyle uğraşmanı istemiyorum.
Arambol Beach
En kuzeyden başlıyorum. Sırasıyla bölge bölge anlatacağım. Hippilerin merkezi. Diyorum ya “Let the sunshine !” diye. Orası burası işte. Sabahlara kadar süren partiler, bitmek tükenmek bilmeyen müzikler, dans, eğlence. İşte bunların hepsi bu sahillerde yaşanıyor.
Özellikle aralık ayında iğne atsan yere düşmeyen bir kalabalık oluyorumuş. Ancak dediğim gibi bu dönemlerde biraz daha pahalı oluyormuş. Haberin olsun.
Anjuna Beach
Burası da parti sahili. Hatta en ağır partilerin burada düzenlendiği söyleniyor. Kasım-mart dönemi en yoğun dönem olarak biliniyor.
Uçak bileti konusunda ise, mutlaka En iyi uçak ve tren bileti siteleri yazıma bakın. Nasıl uçak bileti masraflarınızı ucuza mal edeceğinizi tek tek yazdım.
Gezginlerin uğrak yeri olduğu için, konaklama masrafları bu dönemde yüksek.Ayrıca çarşamba günleri Flea Market yani halk pazarı ya da bit pazarı mutlaka görülmesi gereken yerlerdenmiş.
Calangute ve Baga
Anjuna’nın güneyinde bulunan bu bölge, şu meşhur hippilerin ilk uğrak durağıymış. Vakti zamanında özgürlük ortamında partiler, çılgınlıklar yaşarlar, hatta denize çıplak girer, sahilde çıplak gezerlermiş.
Sonradan ise bölge popülerleştikçe, insanlar daha sakin yerleri tercih etmeye başlamışlar ve Calangute ve Baga eski ihtişamını kaybetmiş. Artık yeni nesil Arambol, Anjuna ve Palolem beach gibi yerlere kaçmaya başlamış ki bizde onlardan birisiydik.
Panjim
Hükümet binaları ve alışveriş merkezleri hep bu bölgede bulunuyor. Aslında eyaletin merkezi.
Otel bulma konusunda En iyi otel bulma arama motorları yazıma bakınız.
Akşamları günbatımı vaktinde açılan tekneler ile Hint okyanusuna açılabiliyorsunuz. Kişi başı 100-200 Rupi civarında.
Old Goa
16. y.y’dan kalan Kilise ve katedrallerin olduğu küçük bir kasaba. Portekiz sömürgesi etkisi hakim ve bir zamanlar başkent olmuş bir yer. Gelince ; Se Katedrali, Engizisyon Sarayı, Convent of St. Francis of Asisi Arkeoloji müzesi, Bom Jesus Basilica’sı görülmesi gereken yerleden.
Zaten hemen hemen hepsi aynı bölgede. O yüzden bu bölgeye ulaştıktan sonra, hepsini yürüyerek gezebilirsiniz. Onları da aşağıda anlatıyor olacağım.
Palolem beach
Güney Goa daha sakin. Hele Palolem beach (Cennet plajı demek.) muhteşem. Öncesinde ise, vakit kalırsa kilometrelerce uzunluktaki Colva plajı da görülmelidir. Ama Goa’nın gözbebeği, yarım ay şeklindeki Palolemdir.
Altın sarısı kumu, yemyeşil palmiye ağaçları, rengarenk sarileri ile sahilde dolaşan Hintlileri, sabah akşam denize açılan balıkçıları ile huzurdan öldüğümüz bir yerdi. En güzeli de, dokusunu kaybetmemiş olan bu sahilerde, betondan hiç bir şey yoktu.
Sadece derme çatma kulübeden bozma ve bambu ağacından yapılan işletmeler vardı. İçerisinde ne tuvalet, ne de banyo bulunuyordu. Ama biz şanslıydık. Seçtiğimiz otelde herşey vardı ve sahile 2 dakika mesadeydi.
1.Gün rotamız
Palolem Beach : Taksiyle meşakatli geçen bir yolculuk sonrasında, sonunda Palolem’e ulaşıyoruz. Havalimanından Palolem’e gelirken 3 defa ineklerin yolumuzu kestiği enteresan köy yollarında, okula giden küçücük çocuklar, daracık yollar ve her zamanki o düzensizlik hakimdi.
Ama öyle güzel sahiller gördük ki, inan insan bir anlığına bile bu düzensizliği önemsemiyor. Zaten yemyeşil ormanları, palmiye ağaçlarının büyüleyici güzellikleri benim için yetmişti bile. Her şey çok güzel başladı. Tıpkı planlandığı gibi…
Akşamüzeri otele geldikten sonra, hemen 2 dakika uzaklığımızda bulunan sahile atıyoruz kendimizi. Gün batımını kaçırmaya niyetimiz yok !
Kırmızıdan turuncuya geçerken insanın ruhunu dinlendiren bu güzelliği görmek için binlerce kilometre yol kat etmeyi geçtim de, o an gözlerinin önünde uzunca zaman fotoğraflara bakıp, hayalini kurduğun yere gelince insan çok başka hissediyor be !
Nasıl anlatsam bilmiyorum. Sanki çok mühim bir şey başarmış gibi hisediyorsun. Önünde Hint Okyanusu, ardında sonu görünmeyen palmiye ağaçları, aylardan yaz…
Güneş tam batarken sahilde top oynayan Hintli çocuklarla da tanışıp, onlarla biraz muhabbet etmeden olmaz ! Bir ülkeye gelince, ilk yapman gereken şey, çocuklarla konuşmak olmalı. Onlar, bir ülkenin gülen yüzleridir.
Sanki 12 yaşında çocuklar gibi biz de, onlarla top koşturup, nefes ala ala bu güzel sahilin keyfini çıkardık. Yorulduk. Nefessiz kaldık. Ama çok eğlendik. Hatta göresiniz diye de, çocuklarla çektiğim bir vidyoyu aşağıya ekledim.
O zamanlar Galatasaray’ın maçı vardır Türkiye’de. Destek amaçlı çektiğim bu vidyo, Hindistan seyahatimin en unutulmaz anlarındandır. Sanırım hayatımda en çok güldüğüm, hissederek eğlendiğim nadir günlerdi. Bunlar hep mutluluktan!
İlk gün yol yorgunluğu ve maç oynamanın verdiği yorgunlukta sonra, akşam şöyle güzel bir yemek yiyelim diyoruz. Dalgaların sesi eşliğinde oturduğumuz restoranda, harika balıklar yedikten sonra, sahile uzanıp keyif çatıyoruz. Bir şeyi farkediyorum. Gökyüzünde bu kadar çok yıldız var mıydı ?
2.Gün rotamız
Güney Goa: Sabah erkenden uyanıyoruz. Bugün civardaki sahilleri keşfedeceğiz. Motor kiralamaya cesaret edemiyoruz. Diyorum ya ! O zamanlar ürkektik. Tedirginlik vardı. O yüzden hiç riske etmiyor, küçük bir araç kiralıyoruz.
Derme çatma, eskiden bozma bir araç. “Brother 2.000 Rupi” ile başlayan pazarlığımız sonunda 1.000 Rupi ile neticeleniyor. Ülke şartlarında çok para. Ama yapacak bir şey yok. Buralara kadar gelmişken, o sahiller keşfedilmeden olmaz.
Palolem’den ayrıldıktan sonra, yol boyunca gördüğüm güzellikleri nasıl anlatırım bilmiyorum. Dün, Kuzey Goa’da bulunan havalimanından Palolem’e gelirken gördüklerimiz, meğer daha başlangıçmış.
Asıl güzellikler Güney Goa’daymış. Derlerdi de inanmazdım. Kali Nehri’nden geçerek önce Mountain Beach, sonra da Nature Beach’e kadar olan bölgeyi gezerek gidiyoruz. Yol boyunca gördüğümüz sahiller, ağaçlar, doğa öylesine güzel ki !
Şöförümüz de muhteşem bir adam. Gerçi her daim yabancı müzikleri sonuna kadar açıp, bir türlü huzura erdirmiyor ama yine de sürekli bizi güldürüyor.
Hatta ormanın içerisinden geçerken elimizdeki kolayı almaya çalışan maymunlarla bile eğlenirken bizden daha çok gülüyor. Neden ? Çünkü burada insanlar, Hindistan’ın diğer bütün eyaletlerine göre çok daha mutlu !
Yaklaşık 6-7 saat gezdikten sonra, artık geri dönmeye karar veriyoruz. Buralara yolunuz düşerse, sahillerin isimlerine çok takılmayın. Zaten bütün yollar kıyılardan geçiyor ve dilediğiniz manzarada sağa çekip, doğanın keyfini sürebilirsiniz.
O yüzden Palolem’den, Nature Beach’e kadar olan kısma kadar gelseniz yeter. Eğer vaktiniz olursa, daha da güneye inebilirsiniz. Ama dediğim gibi, bu coğrafyada bütün sahiller muhteşem.
Ayrıca gittiğiniz bir çok köyde de bolca kilise görüyor olacaksınız. Bir çok kilise, aynen aşağıda eklediğim fotoğraftaki gibi görünüyor oalcak. Goalılar dinlerine düşkün insanlar.
Akşamüzeri yavaş yavaş gün dinlenmeye başlarken “Geri dönelim biraz daha Palolem’ın keyfini sürelim.” diyoruz. Dönerken gördüğümüz manzaralar insanın bir türlü bırakamayacağı cinsten. Yaşamak ne güzel, bambaşka dünyalar ne güzel, Asya ne güzel…
Palolem’e döndükten sonra bir kalabalık görüyoruz. Hayırdır diyerekten başlıyoruz koşturmaya. Sular 20-30 metre çekilmiş. Daha dün denizin olduğu bölgede, bu sefer yalın ayak yürüyoruz. Offffff. Neyse !
Derken kalabalığın ne iş yaptığını farkediyorum. Bizim ülkemizde yasak olan balıkçılık düzenini kullanıyorlar. Ağları 200-300 metre açıkta attıntan sonra, 2 taraftan çektikleri halatları kullanarak, ağları sürüyorlar ve bölgedeki bütün balıklar karış karış taranan alandan sürünerek, karaya çekiliyor. Özellikle gelişmemiş ülkelerde çok yaygın olan bu yöntem, en çokta balık yuvalarına zarar verdiği için bir çok ülke tarafından yasaklanıyor.
Balıkçılarla başlıyoruz muhabbete. 1 saatten fazla süren ağ çekme işleminden sonra, sonunda ağın torba kısmı olarak bilinen bölümü karaya ulaşıyor. 50 kilogram kadar kalamar ve biraz balık yakalıyorlar.
He bu arada, Hint Okyanusu’nun kalamarları, bizim kalamarlarımız kadar lezzetli değil. Sanırım sebebi denizdeki tuzdan dolayı. Buralar biraz göl gibi. Nerde bizim Fethiye’nin balıkları… Goalıların nasıl balık tuttuklarını görmeniz için, aşağıya vidyoyu da ekledim.
Gündüz iyice gezip,erkenden de uyandığımız için, bugün biraz yorulduk. Sahilde dolaşıp, biraz uzanalım diyoruz. Derken bir adam yaklaştı. Direk Türkçe şunu söyledi : “Beyler çakmak var mı ? “
Biz de alışkanlık ya, sanki her gün Hindistan’ın Goa eyalatinde, İstanbul’dan bilmem kaç kilometre uzaklarda her gün bizim oralardan birisine rastlıyormuşuz gibi “Yok abi.” dedik. O an jeton düştü. Başladık muhabbete ve Şahin abi ile tanıştık…
Şahin abi, dünya turuna çıkmış, eski bir beyaz yakalı çalışan. Gerçi dünya turundan sonra tekrar işe geri döndü ama o an anlatıyormuşum gibi olsun istedim. Basmış gitmiş Güney Amerika’ya.
Oradan Asya’ya sıçramış ve bir sonraki durağı da Hindistan’mış. Konuştukça konuştuk. Hatta akşam bizi yemeğe de davet etti ve İspanyol-İsrail ve biz Türklerden oluşan çok güzel bir ortamda yemek yedik. Dünya gerçekten çok ama çok küçük. İnsanın nerede, kimle tanışacağı hiç belli olmuyor doğrusu. Burdan Şahin abime de selam edeyim….
3. Gün Rotamız
Kuzey Goa: Bugün Goa’da son günümüz ve Old Goa bölgesini gezmeyi planlıyoruz. Sonrasında da, havalimanına geçip, oradan bir sonraki durağımız Jaipur’a uçacağız.
Old Goa bölgesine taksi ile ulaşıp, 16. y.y’dan kalan Kilise ve katedrallerin olduğu bu bölgeyi görmeyi planlıyoruz. Dönerken bir burukluk içimizi kaplamıyor değil !
Buraların bu kadar güzel olacağını bilseydik, muhakkak çok daha uzun kalacak şekilde plan yapardık. Dediğim gibi, biz Kuzey Goa’yı gezemedik. Belki oraya da 3 gün ayırmak gerekirdi. Bir dahakine artık.
Old Goa’ya geldikten sonra, Portekiz sömürgesinin etkisi altında kalmış olan ve bir zamanlar da Goa’nın başkenti olan Old Goa’da ; Se Katedrali, Engizisyon Sarayı, Convent of St. Francis of Asisi Arkeoloji müzesi, Bom Jesus Basilica’sı görülmesi gereken yerlerden. Zaten hemen hemen hepsi aynı bölgede. O yüzden bu bölgeye ulaştıktan sonra, hepsini yürüyerek gezebilirsiniz.
3-4 saat Old Goa’da dolaştıktan sonra, artık yavaş yavaş havalimanına yol alma vakti gelmişti. İçimde bir burukluk, ardımda bıraktığım o güzel anıları sırtıma yüklemiş bir şekilde Jaipur’a gitmek üzere yollara düşmüştük.
Otel bulma konusunda En iyi otel bulma arama motorları yazıma bakınız.
O gözleri gülen çocuklar, her daim sıcak kanlı insanlar, tertemiz doğası ve büyüleyici sahilleri ile Goa, hayatım boyunca asla unutmayacağım yerlerden birisi olacaktı.
Hindistan’ın onca pisliğine rağmen, arandığı zaman sana kalbini açan güzellikleri sunan ender yerlerden birisi, bu rotamızda sonlanarak, hayatımızın en güzel yaşlarında, en güzel anılarla dönmemi sağlamıştı. Elveda Goa. Söz bir daha döneceğim sana…
Goa’da kaç gün kalmalı ?
İtiraf edeyim. “Deniz. Goa’da kaç gün kalmak gerekir ?” diye sorsan, sanırım “En az 1 hafta kalmalısın !” derdim. Bilmiyorum. Ben nedense Goa’yı çok ama çok sevdim. Belki de Fethiyeli olduğu içi deniz-kum-güneş söz konusu olunca, e bir de üzerine ucuz bir tatil destinasyonu olunca, böyle şehirlere gitmeyi çok seviyorum.
Konaklama konusunda Booking.com linkine tıklayın
Hindistan İle İlgili Onlarca Yazı Yazdım. Bunlar :
1. Mumbai gezi rehberi
2. Tac Mahal Agra gezi rehberi
3. Goa gezi rehberi
4. Hindistan’da gezilecek yerler
5. Jaipur gezi rehberi
O yüzden dürüst olmak gerekirse, kalabildiğin kadar kalmanı öneririm. Biz 3 gün kalmıştık. Goa’dan ayrılması çok zor gelmişti. Eğer fırsatın olursa, hem Güney Goa’da hem de Kuzey Goa’da en az 3’er gün kal derim.