80 Ülkeyi Gezen Türk Fotoğrafçı
Her hafta olduğu gibi sizlere dünyanın güzelliklerini gösteren, hayatın, yaşamın nedeni olan seyahat etme sevdasını hayatlarında gaye edinmiş insanlarla yaptığım söyleşilerden birisini duyurmaya devam edeyim. 90 doğumlu, harika fotoğraflar çeken, gerçekten de tanıştığım en iyi Türk fotoğrafçı desem yeridir ve 80’den fazla ülke gezen çok sevdiğim dostlarımdan birisi ile yaptığım söyleşiyi, hiç bir satırına dokunmadan yayınlamaya karar verdim.
İlham olması, örnek olması ve hayal edilmesi amacı ile başlıyorum anlatmaya… Dünyayı hem gezen, hem de fotoğrafçılık yapan Türk fotoğrafçı Gökhan’ın hikayelerini dinleyeme hazır mısınız ?
1- Gökhan kardeşim. Ben seni tanıyorum da. Herkes tanısın istedim. Biraz kendinden bahseder misin ?
Aslen Selanik göçmeni olup 1990 yılında Ankara’da doğdum. 2 ablanın tek erkek kardeşiyim. Çocukluğum babamın işinden dolayı Atina’da geçti. Gazi Üniversitesi’nde Beden Eğitimi bölümünde okuyorum. Ankara’da yaşıyorum.
2.80’den fazla ülkeye gitmişsin. En çok neresi seni etkiledi ?
Afrika’ya 8 kez gittim. Çocukluk hayalimdi. 1 gittim, 2 gittim, 3 gittim, 5 gittim en son 8 oldu. Her gidişimde aynı heyecanı taşıyorum. Fakirliğin anlamsızlığı ve mutluluğun adıdır Afrika. Evet yanlış duymadın. Bütün zıtlıklarla mutlu olabileceğiniz tek duygunun adıdır Afrika. Karanlık kıtanın parlayan gözleridir. Afrika benim ülkem, vatanım, ailemdir…
Karanlık kıtanın parlayan yüzüdür Afrika
3.Sanırım bu ülkelerde fotoğraf çekmeyi de çok seviyorsun. Fotoğraf çekme merakın ne zaman başladı ?
Fotoğrafa merakım 13-14 yaşlarında başladı. Hep çevremdeki insanların yüz ifadeleri, mimikleri dikkatimi çekiyordu. Filmli makineyle onları çekiyordum. Günümüzde portre diyebiliriz. Yüz ifadesi çekmeyi çok seviyorum.
4.Gerçekten bir insan fotoğraf çekmeye nasıl bu kadar tutkulu olabilir ?
Fotoğraf benim yaşam tarzım. Su içmek, yemek yemek gibi bir şey. Bazen o kadar heycanlanıyorum ki sudan, yemekten bile önce geliyor diyebilirim. Fotoğraf denince aklıma hep yaşam geliyor.
İnsanların yaşamları kesinlikle kaydedilmeli. Buda görsel olarak fotoğraf ile oluyor. Gittiğim her ülkede tabikide insan portresi fotoğraflarım. Bir ülkeyi o bölgede yaşayan insanın yüz ifadesinden anlatabilirsiniz.
5.Afrika kıtası gibi bir coğrafyada, hadi şehirleri geçtim de, kabilelerde fotoğraf çekmene kızmıyorlar mı ?
Bugüne kadar hiç tepki almadım desem ! Çünkü o ortamı seziyorum. Hemen fotoğraf çekmiyorum. İçlerinde yaşıyorum. Onlar gibi yaşamaya çalışıyorum. Orayı benimsiyorum.
Çok iyi göz teması kurduğumu düşünüyorum. Objektifimin değil, onları duygularımla çektiğimi düşünüyorum. Buarada hiç bir fotoğrafı onlara zarar vermek için kullanmadım. Ordaki yaşam tarzlarını dünyaya sunuyorum ve bir çok ülke dışından ve dış basından güzel tepkiler alıyorum.
6.Onları destekleme konusunda projelerin oluyor mu ?
Türkiye’de 7 kez fotoğraf sergisi açtım ve tüm satılan tabloların tek kuruşuna dahi dokunmadan hepsini Afrika’ya bağışladım.
Ayrıca bir sergimden sağladığım geliri, Türkiye’de üniversite okuyan öğrencilere bağışladım.
7.Peki bu seyahatlerini nasıl yapıyorsun ? Açıkça soracak olursak, sponsorların var mı ?
Bugüne kadar 80 ülke gezdim. Özellikle belirtmek isterim ki, masraflarım kendime ait. Ne babamdan para aldım ne de bir sponsorum oldu. Yaz aylarında düğün hikayesi çekimleri yapıyorum.
Türkiye’de bazı sanatçıların fotoğraflarını çekiyorum. Oradaki kazançlarımla hayallerimi fotoğraflıyorum diyebilirim.
8.Peki bu zamana kadar ki en en en çok etkilendiğin yer ?
En çok sevdiğim, etkilendiğim yer tabiki Hindistan’daki ölülerin yakıldığı an küllerin savrulduğu Ganj nehrinin bulunduğu kutsal şehir Varanasi.
Mükemmel bir kültür, mükemmel bir yaşam tarzı diyebilirim.
9.Peki Afrika’da Mursi kalibesi diye meşhur bir kabile var ? Oraya gitmek nasıl bir duygu ?
Etiyopya, dünyanın en ilkel kabilelerini barındıran bir yer ve bende en çok insan portresi çekmeyi sevdiğim için bu insanların yaşam tarzı, kültürü ilgimi çekmişti. Bir çok araştırmalar yapıp gittim. Denizli’den Mahmut diye bir arkadaşımla beraber çıktık yola.
Güzel bir kültür turu oldu bizim için. Bol bol fotoğraflar çektim, notlar aldım. Ağızlarına tabak takan Mursi kabilesini fotoğrafladım. Rehber ile röportaj yapıp bilgi aldım. Neden tabak takıyorlar biliyor musun ?
Tabak takınca kendilerini daha güzel hissediyorlarmış da ondan. Gerçi kabilede tabak takmayanı da görmüştüm. Ona “Sen neden takmıyorsun ? diye sordum. “Çünkü ben kendimi böle de güzel hissediyorum.” demişti. Gülümsemiştim.
Bir de, oradaki çocuklara çikolata, şeker, kıyafetler verdik. Afrika insanı güzeldir. Yeterki dokunmasını bilmeli insan…
10.Fotoğrafçı olmak isteyen arkadaşlara ne önerirsin ?
Fotoğrafçı olmak isteyenlere tavsiyem: Çok iyi fotoğrafçıları, dergileri, kitapları takip etsinler hatta çok iyi sinema filmlerine gidip dünyanın en iyi kliplerini izlesinler… İnsanların bakış açılarını görsünler. Her kadrajda bir hikaye olduğunu unutmasınlar. Ve şunu da iyi bilsinler: Fotoğraf, sanat değil, görsel tarihtir. O an, asla bir daha gelmeyecek. Her geçen saniye bir tarihse, her fotoğrafta bir tarihtir..
Şunu da özellikle belirtmek isterim ki, fotoğraf iyi makine ve objektiflerle çekilmiyor. Göz ile çekiliyor. Gözü olan, hayata bakmayı bilen ve duygu yüklü bir insanın, çok iyi fotoğraflar çekebileceğini düşünüyorum. Biz, hayatı hep sokaklarda ve dünyanın en ucra köşelerindeki insan hayatlarında sevdik.
Ve sevgi o kadar büyüdüki, çektiğim her fotoğraf arşiv belgesi değil, arkadaşım oldu. Çektiğim her insan, benim arkadaşım, ağabeyim yada ablam ya da küçüğüm, hepsi ailem oldu… Onlara duyduğum saygı sonsuz olacak. Çektiğim fotoğraflar, sanki duvarlarımda asılı her gün birlikte yaşıyoruz gibi. Bu konuda fikirlerimi paylaşmamda yardımcı olduğun için teşekkür ederim…
Biraz da senin “En”lerinden bahsedelim istersen :
İlk fotoğrafın neydi; hatırlıyorsan o andan bahsedebilir misin ?
Evimizin balkonu bir parka bakıyordu. 12-13 yaşlarındaydım. Kar yağmıştı, heryer bembeyaz. Ağaçlar falan çok güzel bir görüntüydü. O anın fotoğrafını çekmiştim…
Gördüğünde seni en çok etkileyen fotoğraf neydi ?
Steve Mccury’nin çektiği yeşil gözlü Afgan kızı. Bakışlarından çok etkilenmiştim.
Fotoğrafçılıkta en büyük motivasyonun nedir ?
İnsanların yaşamları, anları ve bakışları. Benim en büyük motivasyonum diyebilirim.
Fotoğrafçılık senin hangi alt benliğini ortaya çıkarıyor ?
Sanırım duygusal bir insan oluşum. Zaten bir işte duygu varsa, kesinlikle güzel şeyler olur. Ardından başarı da gelir diye düşünüyorum.
Bugüne kadar kaç ülkeyi gezdin ve hangilerini fotoğrafladın ?
80’e yakın ülke gezdim. Tüm Avrupa, Hindistan ve neredeyse tüm Afrika kıtasını fotoğrafladım.
Gökhan’ın Kasım ayında bir de kitabı piyasayaca çıkacak. Adı : “Ruhun Rengi Olmaz.” Tüm Ada kitaptan ve DR online satıştan alabileceksiniz.
Bugüne kadar gittiğin ülkelerde seni en çok etkileyen kültür hangisiydi ? Biraz anlatabilir misin?
Etiyopya Omo Vadisinde (Omo River Wikipedia‘dan detaylı bilgileri öğrenebilirsiniz.) yaşayan ilkel kabilelerden çok etkilenmiştim. Birde Hindistan’ın kutsal şehir Varanasi’de bulunan ganj nehri kıyısındaki ölü yakma merasimleri hala aklımdadır.
Bu arada, Etiyopya’da yaşayan kabilelerin yaşam tarzından bahsetmek istiyorum. Şu meşhur MURSİ KABİLESİ hakkında :
- En önemli ve en ayırt edici özelliği, dudaklarına tabak takıyor olmaları.
- Mursi kadınları, 15-16 yaşındayken alt dudaklarını, çeneyle birleştiği noktadan kesiyor ve çekerek genişletiyorlar. Oluşan boşluğa da tabak takıyorlar. Yaşları ilerledikçe ve dudakları esnek hale geldikçe, taktıkları tabakların boyutunu büyütüyorlar. Evlenecekleri zaman taktığı tabağın büyüklüğü ölçülerek, erkek tarafından o kadar sığır isteniyor(Başlık parası).
- Mursilerde görülen bir başka özellik de 7’den 70 ‘e herkesin elinde bir kalaşnikof silah olması.
- Genç Kızların vücutlarına yaptırdıkları sanat şaheseri bezemeler, jiletle veya gül dikeni ile deriye kesik atıp, deriyi kaldırmak ve içerisine kül basıp, deriyi geri kapatarak yapılıyor. Bu şekilde kesiğin enfekte olup şişmesini sağlıyorlar. Kabile içinde güzel görünmek ve bir sosyal statü elde etmek adına yapılan bu uygulamada tek şart,kızın ağlamaması…
- Fotoğraf çekerken çok zorlandım her fotoğraf başına 5 Birr para ödedim..
Fotoğrafçılığı bir yaşama şekli olarak görürsen nasıl tanımlarsın?
Bazen uyandığım gibi elime makineyi alıp, yaşamın içine atıyorum kendimi. Afrika’da ve Hindistan‘da heyecandan uyuyamadığım günlerim olmuştu. Gündoğumunda kalkıp yaşamı fotoğraflamak için kendimi hemen yollara bırakıyordum.
En çok hangi ülke insanlarının fotoğrafını çekmek istersin ?
Hedefimde Vietnam ve Myanmar var. Oradaki insanların yaşam tarzlarını, kültürlerini çekmek istiyorum. Umarım zamanla hedeflerime ulaşırım.
Portre fotoğrafçılığında en çok hangi ünlü ismin / tarihi kişiliğin fotoğrafını çekmek istersin? Nedeniyle yazabilir misin?
Nelson Mandela’nın fotoğrafını çekmeyi çok isterdim. 2 dk bile olsa onunla vakit geçirip, sohbet etmeyi inan çok çok isterdim ama ulaşamadım. Olmadı. Fakat o öldüğünde, Afrikadaydım. Çoğu insanın üzüntüsünü gördüm ve sohbet ettim. Afrika kıtasının onurudur Mandela. Yıllardır ırkçılığa karşı gelmiş ve çok uzun sürede onuru için hapishanede yatmış bir insan. Gittiği yerde yüzü gülsün, dünyaya örnek olsun, anlatılsın ruhu.
Seni en çok etkileyen, sana ilham veren fotoğrafçılar kimler ?
En başta Steve Mccury geliyor. Çektiği portreler inanılmaz. O anı yaşatıyor insana. Daha sonra Vivian Maier geliyor. Yıllarca Amerika’da dadıcılık yaparak geçimini sağlayan, boş zamanlarının hepsinde filmli makineyle fotoğraf çeken bir kadın. İnanılmaz bir yaşamı var. Herkese tavsiye ederim. Türkiye’de ise tabikide Ara Güler. Aynı zamanda, ondan ufakta olsa eğitim alma fırsatım olmuştu. Bana kattığı çok şey var…
Gökhan’ı takip etmek isterseniz :
Facebook : Gökhan Emre Akil
Instagram : Gökhan Emre Akil
Böyle diyor Gökhan. Hayatının en büyük tutkusu fotoğraf çekmek olan, henüz 90 doğumlu olan bu güzel kardeşimin sizlere örnek olması için yaptığım söyleşimizde, ben de bir çok şey öğreniyorum ondan : Dünyada görecek, öğrenecek çok şey var ama en güzeli ardında iz bırakabileceğiniz bir hayatınızın olması. Renklerin, yüzlerin, farklı olmasını gördükçe, dünyanın güzelliklerine daha da aşık olmamız. O yüzden siz de hayalinizin peşinden gidin. Düşün peşine…